Almanca yazan yazarlar arasında çağımızın en iyi isimlerinden birisi olarak kabul edilen Peter Handke ‘Kalecinin Penaltı Anındaki Korkusu’ isimli kitabında amaçsız bir cinayet işleyen ve polis tarafından yakalanmayı bekleyen eski bir futbolcunun öyküsünü anlatıyordu.
Handke’nin romanı zengin bir düş gücünü yansıtan içeriği kadar ismiyle de ünlü oldu. O günden sonra kolaycı spor basınında hep aynı şeyden bahsedildi: Kalecinin penaltı anındaki korkusu!
Oysa bir kaleci penaltıdan korkmaz. Çünkü hiç kimsenin aklına penaltıdan gol yiyen bir kaleciyi eleştirmek gelmez. Kalecilerin penaltı anında sakin olmalarının en önemli nedeni budur. O atlayacağı köşeye karar verir ve atlar, gerisini şansına bıkarır.
Aslında penaltıda kalecinin şansı çok yüksektir. Üç ihtimal vardır: Ya top auta gider, ya sağ köşeye, ya da sol köşeye…
Kaleci, karşısındaki oyuncunun nereye vuracağını tahmin eder ve o köşeye doğru hareketlenir. Top o köşeye vurulursa kurtarma şansı çok yüksektir. Bu durumda kahraman olur. Ters köşeye giderse de bu çoğunlukla penaltıcının yeteneğinden değil, kalecinin yanlış tahmininden kaynaklanır ve bunun üzerinde bile durulmaz.
Bu nedenle ‘penaltı anındaki korku’ kaleciden çok penaltıcı için geçerlidir.
Hiç kimse penaltıdan gol kaçıran bir oyuncuyu affetmez. Onun için penaltı atacak oyuncunun çelik gibi sinirleri olması gerekir. Çünkü atılacak ya da atılamayacak bir penaltı tarihe ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olarak geçmenize yol açar.
Tıpkı Roberto Baggio’nun başına geldiği gibi..
Roberto Baggio hem yaşam felsefesi hem de müthiş oyun zekâsı nedeniyle en çok sevdiğim futbolculardan biri.
1994’te Amerika’daki turnuvada İtalya’nın finale kadar gelmesinde en önemli rol oynayan futbolculardan biriydi.
Ama bugün kimse onun eleme gurubundaki ve finaller sırasındaki performansını hatırlamıyor. Akıllarda kalan bir tek görüntü var: Baggio topa doğru geliyor, vuruyor, Taffarel bir köşeye atlıyor, top yukardan avuta gidiyor. İtalyan tribünleri derin bir sessizliğe gömülürken tüm Brezilya ayağa kalkıyor. 1994 Dünya Kupası’nın şampiyonu artık Brezilya’dır. Taffarel altı pas çizgisi üzerinde dizleri üzerine çökmüş yumruklarını sıkılı olarak havaya kaldırmış bağırıyor. Penaltı noktasındaki beyaz kirecin üzerinde ‘azzuro’ formasıyla Baggio duruyor. Yüzü üzerinde durduğu kireç noktadan daha beyaz!
İtalya’nın Şili ile oynadığı ve 2-2 berabere biten maç sırasında bu görüntü bir kez daha gözlerimin önüne geldi. İtalya 2-1 mağluptu ve maçın normal süresinin bitmesine sadece 3 dakika vardı. Herkes penaltıyı kim atacak diye beklerken Baggio çıktı, topu eline aldı ve kireç noktanın üzerine dikip gerildi.
Baggio için bütün bir futbol kariyerinin ortaya sürülmesiydi bu an. Sırtının nasıl gerildiğini, bakışlarının nasıl sabitleştiğini, sanıyorum televizyonlardan sizler de görmüşsünüzdür.
İşte büyük futbolculuk, takım oyunculuğu böyle anlarda belli olur. Beşiktaş ile oynadıkları final maçında ‘ayağım acıyor’ diye penaltı atmaktan kaçan ‘Türkiye’nin büyük golcüsü Hakan’ da umarım seyretmiştir bu dramatik anı.
Baggio’nun atışı Şili filelerine giderken Türkiye’nin bu turnuvada neden eleme turundan daha öteye gidemediğini inanın hiç merak etmiyordum.