Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Gazetecinin sorumluluğu

Vücuduna yaptırdığı dövmeler yüzünden Oğuz Atak’ın öldürülmesi olayı, biz gazetecilerin attığımız her adımda ne kadar çok dikkat etmemiz gerektiğini bir kez daha gösterdi.

Bir barda çalışan Oğuz Atak’ın barlarda yürütülen rutin polis araması sırasında çekilen görüntülerinin ekrana yansıtılış biçimi, bir insanın hayatını kaybetmesine yol açtı.

Elbette Atak’ın öldürülmesinin esas sorumluluğunu televizyon haberlerini hazırlayanların üzerine yıkmak gibi bir düşünce içinde değilim.

Söz konusu haberi evinde salatalık yerken seyredip öfkelendiği iddia edilen bir kişinin verdiği ölüm emrinin ve bu emri icra edenlerin hak ettikleri cezanın yargı tarafından verileceğine kuşkum yok.

Suçluların yakalanıp ortaya çıkarılmasında ve yargılanmaları sürecinde hukuk dışı bir uygulama olmadığı sürece işin bu yönü biz gazetecileri doğrudan ilgilendirmiyor.

Ama konunun biz gazetecileri son derece yakından ilgilendiren başka boyutları var.

İlk bakışta, TGRT görevlileri, eğer bu garip kılıklı kişi ile ilgili habere kendi kişisel yorumlarını karıştırmamış olsalardı bu cinayet de işlenmeyebilirdi diye düşünmek mümkün.

Gerçekten de haberin sunuluşu sırasında kullanılan cümleler haberi hazırlayan kişilerin kendi sübjektif değerlendirmelerini içeriyor.

Onlar eğer attıkları adımın, söyledikleri sözün nereye varacağını bilselerdi hiç kuşku yok ki haberi bu şekilde sunmayı akıllarından bile geçirmezlerdi ve hatta belki o görüntüleri bile yayımlamak istemezlerdi.

Biz gazeteciler çoğu zaman attığımız bir başlığın, yazdığımız bir haberin nereye varacağını düşünmüyoruz. Bu tür dikkatsizlikler her zaman cinayetle sonuçlanmıyor ama eminim ki başka insanların toplum içindeki, aileleri içindeki hayatlarını yakından ve olumsuz yönde etkileyebiliyor. Ve ne yazık ki bizler ortada cinayet gibi somut bir eylem olmadığı sürece yaptığımız şeyin nereye vardığının farkına varmadan gönül huzuru içinde mesleğimizi ve yaşamlarımızı sürdürebiliyoruz.

Ne yazık ki Türk basınının tümü (evet iddia ediyorum ki tümü, buna kendi yönettiğim gazeteler de dahil) bugün haber ile yorumu birbirinden ayırmak konusunda önemli bir zaaf içinde.

Haberlerin bir bölümü o haberi hazırlayan ya da yayımlayan kişilerin sübjektif değerlendirmelerinden etkileniyor.

Okuyucu okuduğu haberin ne kadarının ‘haber’ ne kadarının ‘haberi hazırlayan kişinin yorumu’ olduğunu çoğu zaman ayırt edemiyor. Bu yüzden gerçeği öğrenmek her zaman mümkün olamıyor.

Bu yalnızca bize özgü olmayan evrensel bir sorun. Ama sorun bizim açımızdan başka boyutlar da içeriyor.

Türk basını, halkın haber alma özgürlüğü konusunda siyasi iktidardan kaynaklanan ciddi tehditlerle karşı karşıya.

Bunlarla mücadelede yara almamak için, başka demokratik ülkelerdeki meslektaşlarımızdan daha dikkatli olmak zorundayız.