RADİKAL

Gencim, güzelim, benim onlardan neyim eksik?

 Her sene sonunda kendime bir tane “bu yıl yapılacak işler” listesi çıkarıyorum. Taa ortaokul yıllarında edindiğim alışkanlıkla yaptığım listenin hiç bir zaman vazgeçilmeyen İki demirbaşı var. Bunlardan bir tanesi bir film yönetmek, diğeri ise bir roman yazmak.

Film yönetmeni olmak hayalim, filmin kadın başoyuncularının seçimleri sırasında uygulanan yöntemlerle İlgili değil elbette. Sadece, seyrederken kendimi kaybettiğim o büyülü dünyanın İçine girmek istiyorum ve bu yaşımdan sonra film oyuncusu olma imkânım da yok.

Sanıyorum, film yönetme hayalim, bu yıl da ‘gerçekleştirilemeyen projeler’ arasında yer alacak.
Bir roman yazmak projem ise İlerleyen yaşımla birlikte giderek güç kazanıyor. Artık romanımın bir ismi bile var: “Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı!”

Hemen dikkat ettiğiniz gibi romanımın ticari başarısını garantiye almış olduğumu düşünüyorum. Çünkü eğer yazdığınız romana böyle ilginç bir isim koyabilirseniz, hemen satılıyor.

Bunu uzun yıllar süren edebi gözlemlerime borçluyum. Örneğin Kürşat Başar’ın ‘Sen Olsaydın Yapmazdın, Biliyorum”, “Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları” gibi romanları buna iyi bir örnek.

Özellikle genç kızlar, içinde ne yazdığına bakmaksızın, sırf isimleri için bu kitapları alıyorlar.
Tabii okuyucu profili genç kızlar olarak belirlenince kitabın arka kapağına da esrarlı ve afili bir fotoğraf koymak gerekiyor.

Uzun yıllar süren gözlemlerim sonunda, kızların genellikle hafif serseri kılıklı, can sıkıcı bir görüntü vermeyen, eğlenceli, ama buna karşılık biraz da “cool” tipleri sevdiğini artık biliyorum. Bu yüzden ya kafamı kazıtacağım, ya da tam tersini yapıp jölelerle saçımı garip şekillere sokacağım. Renkli lensler takarak gizemli bakışlara da sahip olabilirim diye düşünüyorum.

İsminden de anlaşılacağı gibi romanım bir aşk Öyküsü anlatıyor. İlerleyen yaşıyla birlikte yanlış bir seçim yaptığını anlayan ve gerçek aşkın peşinde kendini kaybeden bir orta yaşlı adamın maceraları. Bu konu nedeniyle kendi kuşağımdaki okuyucuları da etkileyeceğimi umuyorum.

Kadınlar açısından bakıldığında romanım, evliliklerinin ilk on yılında geçim telaşı içinde ne yaşadığını bilmeden gençliklerini heba eden İnsanların, ellerine biraz para geçince gözlerini dışarıya dikmesini anlatıyor.

Erkekler açısından da; kaybolup giden bir gençliğin ardından göz kırpmaya başlayan Ölüme karşı direnişin bir yolunu. Görüyorsunuz bütün orta yaşlı erkeklerin düştüğü bu acı durumu ne kadar şiirsel bir dille ifade edebiliyorum.

Genç erkek okuyucular için de biraz futbol ve güncel siyaset serpiştirmeyi düşünüyorum.

Bütün bunların bir öyküyü roman yapmaya yetmeyeceğini elbette ben de biliyorum. Ama ne yapalım ki Türkiye’nin edebi standardı bu.

Herkes yazdığı “uzun öykü”leri roman diye yutturabiliyorsa ben niye bunu yapmayayım?

Bir arkadaşıma bu projemi açtığımda bir üst paragrafta anlattığım gerekçeme bakarak bana şu ismi önermişti: Gencim, güzelim, benim Kürşat’tan neyim eksik?

Ne dersiniz, acaba romanımın ismini değiştirsem mi?