Hakemin gözüne gözlük, cebine para
PARİS – Futbolla uzak ya’ da yakın ilgilenen herkesin bir tek ortak düşmanı var: Hakemler! Onlar futbolun günah keçisidirler. Topa vuramayan oyuncu onları suçlar. Takımı kaybeden taraftar için tek sorumlu her zaman hakemdir. Teknik direktörler için de suçu bir -başkasının üzerine atmak gerekliğinde iyi bir adrestirler. Ama buna rağmen üstelik de tahsilli, terbiyeli, iş güç sahibi birçok insan hakem olmak için yanıp tutuşur.
Kurthan Fişek bir zamanlar ünlü bir hakemle röportaj yapmış, binlerce kişiden küfür işitmek için sahaya çıkmanın ne. gibi eğlenceli bir yönü olabileceğini sormuştu.
Cevap gerçekten ilginçti. O ünlü hakem için önemli olan iktidar’ duygusuydu. Millet adına hüküm veren mahkemelerin yargıçlarının kararları bile temyiz edilebiliyor, hakem kararları temyiz edilemiyordu.
Sahadaki durum hiçbir muhalefete imkân vermiyordu. Sadece bir diktatörün yapabileceği şekilde kendi görüş açısından kararını veriyor, taraftarlar, oyuncular ve teknik direktörler çatlasalar da, patlasalar da o karar uygulanıyordu.
Futbola uzak olanlara garip gelecek belki ama sahada en çok koşan ve en çok yorulan insan da hakemdir. Oyuncular oynadıkları mevkideki pozisyona göre maçın bazı bölümlerinde koşmazlar; yerlerinde dururlar ya da yürürler. Ama hakem her zaman topa yakın olmak zorundadır. 0 yüzden bir o kaleye, bir bu kaleye koşturup durur.
Ama en anlaşılmaz şey yan hakemlerin durumudur. Onların tek görevi vardır; bir çizgi boyunca yukarı, aşağı koşmak. Aynı anda hem en gerideki defans oyuncusunu izlemeleri, hem de öbür yarı sahadan atılan uzun bir topa vurulduğu anı görmeleri gerekir. Kafalarının yan taraflarında da gözleri olmadığı için çoğu zaman ‘hatalı ‘ofsayt kararları verirler ve orta hakem dahil herkesin düşmanlığını üzerlerine çekerler. Üstelik konumları gereği seyircinin hemen önündedirler, kulaklarının dibinde edilen küfürlere ve kafalarına atılan ıvır zıvıra katlanmak zorundadırlar.
Bu küfürler çocukluğumuzda ‘hakemin gözüne gözlük’ çığlıklarından ileri gitmezdi, ama şimdiki hiç de yaratıcı olmayan küfürleri dinlerken eski bir açık tribün seyircisi olarak benim bile yüzüm kızarıyor.
Bu Dünya Kupası’nın bir diğer önemli özelliği ise bu talihsiz insanları ödüllendiren ilk turnuva olması. FIFA bu turnuvada maç yöneten orta hakemlere maç başına 25 bin dolar, yan hakemlere ise 20 bin dolar ödüyor. Ayrıca bir aydır Fransa’da oldukları için günlük 200 dolar da harcırah alıyorlar. Pazar günkü final maçını yönetecek olan Faslı Said Beqola pazartesi günü Fas’a dönerken cebinde gıcır gıcır tam 75 bin doları olacak.
Çarşamba günü Fransa ile Hırvatistan arasında oynanacak yarı final maçı için Stade de France’a gitmek üzere St. Dennis metro istasyonundan indiğimde gözlerime inanamadım. Üzerlerinde hakemlerin giydiği türben forma olan beş kişi, ellerinde davulları ve kornalarıyla stadyuma doğru gidiyorlardı. Taraftarların maç izlemeye giderken tuttukları takımın formasını giymeleri Avrupa’da eski bir gelenek. Ama üzerinde hakem forması ile maça giden birilerini daha önce hiç görmemiştim.
Fransızca bilen bir arkadaşımın yardımıyla neden böyle giyindiklerini sordum. Cevapları şaşırtıcıydı: Biz hakemi tutuyoruz!
Bu din kitaplarında yazıldığı türden bir kıyamet haberi olmalıydı. Sonra Eduardo Galeano’nun yazdıklarını hatırladım: “Yenilenler onun (hakemin) yüzünden yenilirler, yenenler ise ona rağmen galip gelmişlerdir. Tüm yanlışların bahanesi, tüm felaketlerin nedeni odur. 0 olmasaydı taraftarlar onu icat etmek zorunda kalırlardı. Ne kadar nefret ederlerse etsinler bir o kadar da ihtiyaç duyarlar ona.”