Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Hayır, rapor fos çıkmadı!

 Dünkü gazetelerde, Meclis Susurluk Komisyonu’nun hazırlamakta olduğu raporun değerlendirme bölümüne ilişkin haberler vardı. Radikal de diğer büyük gazeteler gibi bu önemli haberi dün manşetine aldı.

Dünkü gazetelerden yalnızca bir tanesi (ismi önemli değil, bu konuyu gazeteler arası bir rekabetin unsuru olarak görmek istemiyorum) haberi “Rapor fos çıktı” başlığıyla okuyucularına sundu. Bu yalnızca o gazetenin sübjektif bir değerlendirmesi olarak görülmemeli. Toplumun bazı kesimlerinde dün çeşitli protesto gösterileriyle de ortaya konan genel kanı bu. Susurluk Komisyonu’nun görevini yapmadığı, çeteleri ortaya çıkaracak nitelikte bir çalışma göstermediği düşünülüyor. Bugün tartışmak istediğim işte bu: Susurluk Komisyonu gerçekten görevini yapmadı mı?

Önce komisyonun bu satırlar yazıldığı sırada henüz tamamı bitirilememiş raporunun gazetelere yansıyan değerlendirme bölümüne bir göz atalım.

– Mafya ile ilişkisi olduğu ileri sürülen bazı kişilerin önemli devlet görevlerine getirildikleri, hatta bunlardan bir kısmının bakan bile yapıldıkları;

– Ülkücü olarak tanınan ve bazı suçlardan aranmakta olan bazı şahısların devlet imkânlarından yararlanmalarının sağlandığı;

– Bu tür kişilerle oluşturulan teşkilatların kendi aralarında kurdukları iç örgütlenmeler aracılığıyla çıkara dayalı yasadışı işler gerçekleştirdikleri;

– Kamu görevlilerince yapılan bir kısım işlemlerin devlet sırrı bahanesi altına saklanarak; mafya, çete ve suç organizasyonlarının büyümesinde etkili olunduğu;

– Güneydoğu’daki terörle mücadele sırasında bir terör rantı yaratılacak ortamın doğduğu, aşiret reislerinin güçlendirilerek rantın arttırılmasının sağlandığı;

– Geçici koy koruculuğu uygulamasının uyuşturucu ve silah kaçakçılığını kolaylaştırdığı gibi hususlar raporun değerlendirme bölümünde açıkça ifade ediliyor.

Bunların hepsi bugüne kadar bilinen, ama bir türlü kanıtlanamayan gerçeklerdi. Meclis Araştırma Komisyonu’nun değerlendirmesi, bu gerçeklerin artık saklanamayacak hale gelmesini sağlıyor. Devlet içindeki çete oluşumlarını açıkça ortaya koyuyor ve tanımlıyor.

Raporun eksik gibi görünen yönü, bu çeteleşmenin bazı siyasi uzantılarının bulunduğunun ve bunlardan kimlerin siyasi çıkar sağladığının açıkça ortaya konulamamış olması.

Susurluk kazasının ilk gününden beri devlet içindeki çeteleşmenin tümüyle açığa çıkarılacağı ile ilgili olarak fazla iyimser duygular beslemeyen benim gibi insanlar için rapor hiç de “fos” sayılmamalı.

İtalya’da mafya – devlet ilişkilerinin açığa çıkarılıp suçluların cezalandırılmaları, Gladio’nun çökertilmesi yıllar sürdü. Binlerce yıllık Roma Hukuku geleneğine sahip bir ülkede bile, hukukun üstünlüğünün kurulması, suçluların açığa çıkartılıp cezalandırılmaları çok acılara, kayıplara mal olarak yıllar aldı.

Bu nedenle bugün varılan noktayı asla yeterli görmemekle beraber hiçbir şekilde küçümsemeye hakkımız olmadığını düşünüyorum.

Susurluk Soruşturması’nın, hükümetin kuruluş ve yürütülüş biçiminden etkilenmemesini düşünmek zaten gerçekçi değildi. Bu nedenle soruşturmanın daha da ileri sonuçlar sağlamaması, iki partinin koalisyon hesaplarının soruşturmayı etkilemesi normal bir beklenti olmalıydı.

Uzun bir yolun daha çok başındayız. Soluğumuzu bu kadar çabuk tüketir, bu kadar çabuk hayal kırıklığına kapılırsak, hukuksuzluklara karşı mücadele gücümüzü yitiririz.

Elde ettiğimiz şeylerin değerini bilmeliyiz. Unutmamalıyız ki bugün beş ay önce bulunduğumuz noktaya göre bir hayli ilerideyiz