Necmettin Erbakan’ı yaptığı bir konuşma nedeniyle hapse gönderecek yasal çerçeve, verilen demeçlere bakılırsa TBMM’deki herkesi ‘rahatsız’ ediyor. DSP, ANAP, FP ve DYP değişik gerekçelerle de olsa Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesinin yeniden düzenlenmesinden yana.
MHP de yeniden düzenlemeyi kabul ediyor ancak bunun yasal bir boşluğa yol açmayacak şekilde yapılmasından yana.
İnsan merak etmeden duramıyor. Peki yasalarımızdaki düşünceyi suç sayan, düşüncenin açıklanmasını cezalandıran maddeleri kim kaldıracak? Türkiye, bir parlamenter demokrasi olduğuna göre adres belli: TBMM.
TBMM’yi kim oluşturuyor? Yukarıda isimlerini saydığımız partilerin üyesi olarak milletvekili seçilenler.
O halde, bütün partiler düşüncenin açıklanmasının suç olmaktan çıkarılması fikrinde birleştiklerine göre, bugüne kadar neden herhangi bir adım atılmadı? Neden örneğin 312. madde ile ilgili düzenleme, çok yakın bir geçmişte cumhurbaşkanlarının ikinci kere seçilmesine olanak tanıyacak şekilde değiştirilmesiyle ilgili teklifle birleştirildi? İkisinin arasında nasıl bir ilişki vardı? Türkiye’de düşüncenin suç olmaktan çıkarılması kendi başına önemli bir amaç değil mi? Eğer böyleyse, neden yasalardaki düzeltmeler bir pazarlık konusu haline getiriliyor?
Konunun püf noktası işte bu sorularda yatıyor. Çünkü Türkiye’de gerçek anlamda bir düşünce özgürlüğünün gerçekleştirilmesi fikrine TBMM daha hâlâ çok uzak. Erbakan’ın mahkûmiyeti ile konunun ‘aciliyet’ kazandığı düşünülüyor ve büyük bir ihtimalle çözüm de bu çerçevede bulunacak. Erbakan’ı ve bu arada Recep Tayyip Erdoğan’ı kurtarma şeklinde özetleyebileceğimiz hedef için yeni pazarlıklar yapılacak, ödünler alınıp verilecek ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün özünün genişletilmesiyle ilgili hiçbir adım atılmayacak.
Bunun pazarlık konusu edilmesinden en başta Fazilet Partisi olmak üzere kimse bir rahatsızlık duymayacak. Bu arada başka aydınlar başka görüşleri açıkladıkları için yargılanacaklar, hapislere girmeye devam edecekler, siyasetçilerimiz de ‘Avrupa’ya girerken bu da olur mu?’ diye timsah gözyaşları dökecekler.
Türkiye’nin gerçek sorunu, çok büyük bir kesimin düşünce özgürlüğünü sadece kendisi için bir hak olarak görmesinden kaynaklanıyor. Ucu kendisine dokununcaya kadar, düşünceyi açıklama özgürlüğüne getirilen kısıtlamaları ve hapse atılan aydınları kimsenin kendisine dert etmemesinin nedeni bu.
Hatta ‘karşı kamptan birileri’nin bu nedenle başının belaya girmesi bir çok kişide gizli bir sevinç de uyandırabiliyor. Kendi iktidarı döneminde 550 kişi aynı maddeden hüküm giyerken sesi çıkmayan FP’nin, Erbakan’ın mahkûmiyetiyle birlikte bugün demokrasi şampiyonu kesilmesinin başka bir izahı olabilir mi?