RADİKAL

Hükümet etme yeteneği

Bugünkü Radikal’in manşetinde ordu ile hükümet ilişkilerinin hangi duruma gelip dayandığını gösteren ilginç bir haber var.

Haberin kaynağı Türkiye’nin eski Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ. Yani hükümet ortaklarının tabiriyle “bir kısım basına mensup bozguncu” değil. Devletin güvendiği, en yüksek kademelere kadar terfi ettirdiği dürüst bir bürokrat.

Silahlı Kuvvetler’in üst kademelerinde görev yapan bir orgeneral, Elekdağ’a bir konuşma sırasında Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak’ta yürütülen harekâtın hükümetten gizli yapıldığını söylüyor.

Gerekçesi ilginç: Vereceğimiz bilgilerin karşı tarafa sızmasından endişe ettik!

Elekdağ, Milliyet’teki köşesinde “muhatabımın ifadeleri, askerle hükümet arasındaki gerginlik ve güvensizliğin inanılmaz boyutunu ve devletin içine düştüğü zaafiyeti tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi, Refahyol’un hükümet etme yeteneğini fiilen kaybettiğini de ortaya koyuyor” diye yazıyor.

Bu yargıya katılmamak mümkün değil.

Hükümetin bir süredir iktidar yeteneğinden yoksun olduğu artık çıplak gözle bile görülebiliyor.

Hükümet, askerle her temas noktasında zayıf ve çaresiz.

Gizli sohbetlerde, uluorta konuşan askerleri emekli etmek, demokrasi kahramanlığına soyunmak gibi niyetleri ifade etmekten çekinmeyenler, askerle doğrudan karşılaşma noktalarında baş eğmekten başka bir seçenek bulamıyorlar.

Bütün bunlar sorunun bir hükümet sorunu olmaktan çıkıp bir rejim sorunu haline geldiğini gösteriyor.

Bunun en temel sebebi hükümetin kuruluşuna yön veren etkenlerin “gayri ahlaki” olması.

Hükümet Tansu Çiller’i malvarlığı, Tofaş ve Tedaş soruşturmalarından kurtarmak ve bunun karşılığında da Erbakan’a başbakanlık vermek pazarlığı üzerine kuruldu.

Bu arada ortaya çıkan ‘çete’nin üstünün örtülmesi ve Refah’ın başını ağrıtan Mercümek soruşturmasının kapatılması da bu gayri ahlaki pazarlığın bir promosyonu oldu.

Hükümet, geniş kitlelere değil, liderlerin pazarlıklarına dayandı. Böylesine güçsüz bir hükümetin, son derece organize, hazırlıklı ve etkin bir güçle karşılaştığında yerle bir olması da kaçınılmazdı.

Silahlı Kuvvetler ile hükümet ilişkilerinin bugünkü boyutunu almasının sebebi işte budur.

Bu yüzden ordu en temel konularda bile hükümete bilgi verme gereğini duymadan davranmakta, hatta bir adım daha ileri giderek bu bilgi vermeyişi bir ‘sızıntı korkusuna’ bağlamaktadır.

Bu güvensizlik tamir edilemez. Hükümet eğer gerçekten iktidar olmak istiyorsa ve bunu yapacak gücü varsa Silahlı Kuvvetler’in üst yönetimine bu yazılanların doğru olup olmadığını sormalıdır. Bunu soramıyorsa zaten hükümet edemiyor demektir. O zaman da Meclis’teki güvenoyunu beklemesine hiç gerek yoktur.