RADİKAL

Kızılay nasıl düzelecek?

Kızılay’ın deprem sonrası gösterdiği (acaba ‘gösteremediği’ demem daha mı uygun olurdu?) performans hakkında çok ağır eleştiriler yapıldı. Ama sanıyorum önceki gece Kanal D’deki Arena programı yayımlanana kadar birçok kişi durumun ne kadar vahim olduğunun farkında değildi.

Uğur Dündar adına yakışır bir işe daha imza attı ve Kızılay’daki temel sorunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde gözler önüne serdi.
Bundan 20 yıl kadar önce aynı depoları genç bir muhabir olarak ben de gezmiştim. O zamanki iddia, Van depremine son kullanma tarihi geçmiş ilaçların gönderildiği şeklindeydi. O tarihte Sağlık Bakanı olan Kızılay Genel Başkanı Kemal Demir ile konuyu konuşmuş ve sonra da Kızılay’ın depolarını gezmiştim. Gördüğüm depoların durumu ile önceki gece Arena’da yayımlanan görüntüler arasında siyah ile beyaz arasındaki kadar fark var.
İnanılmaz bir vurdumduymazlık adeta Kızılay’ı esir almış. Bunun en önemli nedeni Kızılay kadrolarının bir tür ‘arpalık’ olarak kullanılmış olması diye düşünüyorum. İşin gereklerine göre değil, başka kaygılara göre Kızılay kadrolarına alınan insanlar hem yaptıkları işin öneminin farkında değiller ve bu nedenle o işe saygı duymuyorlar, hem de açıkça yetersiz ve yeteneksizler.
Kızılay’da ciddi sorunlar olduğu deprem sonrasında ortaya çıktığından beri kamuoyunda Kızılay yöneticilerinin neden hâlâ oralarda tutulduklarına ilişkin bir merak var. Bekleniyor ki başarısız olanlar görevlerinden alınsın, yerlerine yenileri atansın.
Bu büyük ölçüde Kızılay’ın bir kurum olarak toplumumuz içindeki konumunu bilmemekten kaynaklanıyor.
Bir kere Kızılay zannedildiği gibi bir kamu kuruluşu değil. Kızılay kamu yararına çalışan bir dernek ve bu özelliği gereği özel hukuk hükümlerine tabi. Bu yüzden Kızılay yöneticilerinin yarın görevden alınıp, yerlerine yenilerinin atanması söz konusu değil.
Türkiye Kızılay Derneği benim son bildiğim sayı değişmemişse (1994 rakamları) yurt çapında 650 civarında şubesi olan bir kuruluş. Bu şubeler tıpkı öteki çok şubeli derneklerde olduğu gibi Kızılay’ın genel kongresinde üyeleri temsil ediyorlar ve yönetimi seçimle iş başına getiriyorlar. Seçimle işbaşına gelen genel merkez kurulu ve yönetim kurulu da bir tür icra organı olan genel müdürü atıyor.
Bu nedenle Kızılay’da bir değişiklik olacaksa bunun aşağıdan yukarıya doğru gerçekleşmesi gerekiyor. Yani Kızılay üyeleri bulundukları bölgedeki şubelerin yönetimlerini ve delegelerini değiştirecekler, onlar da gelip Kızılay Genel Kongresi’nde bugün şikâyetçi olduğumuz yönetimi ve düzeni değiştirecekler.
Bu hemen yarın gerçekleştirilebilecek bir şey de değil. Kızılay üyelerine bu bakımdan çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Hem ödedikleri üyelik aidatlarına sahip çıkabilmek için, hem de kurumu gerçek bir hayır kurumuna dönüştürebilmek için şube ve merkez yöneticilerini olağanüstü bir kongre için zorlamalılar ve göreve gerçekten bu işi hakkıyla yapacak olanları getirmeliler.
Kızılay’ı içine düştüğü durumdan kurtarmak görevi devletin değil, her şeyden önce Kızılay üyesiyim diye yakasında rozetle dolaşanlarındır.