Türklerin dünya televizyon yayıncılığına en büyük katkısı nedir diye sorsalar hiç duraklamadan “Televole” diye yanıtlarım.
Bilebildiğim kadarıyla dünyanın diğer televizyonları henüz böyle bir konseptin farkında bile değiller. Bu onların kabahati olduğu kadar bizim pazarlama noksanlığımızda da aranmalı.
Ben şahsen inanıyorum ki, dünyanın her yerinde Brezilya dizilerini seyretmekten hoşlananlar, Televole benzeri bir programı da rahatlıkla seyredebilirler.
Program tanıtımları bile en az programın kendisi kadar rating toplayan Televole, 150 haftadır yayınlanıyor.
Dünyanın bir numaralı yarışma programı sayılan ve yayınlandığı istasyonlarda yıllarca ekranda kalan Çarkıfelek gibi bir programı bile kısa sürede tüketiveren Türk halkının Televole’ye gösterdiği bu ilgi inanılır gibi değil.
Üstelik bu program aynı ad ve konseptle iki ayrı kanalda birden ekrana geliyor, öteki kanallarda da değişik adlar altında taklitleri yayınlanmaya çalışılıyor.
Program Türk halkını o kadar etkiledi ki, programın sunucularından birisinin taklidi üzerine yeni bir komiğimiz bile oldu: Rating Hamdi. Gazeteci Akın Sel ile futbolcu Alpay arasındaki geyik muhabbetinin bir komedi yıldızının doğuşuna sebep olacağı kimin aklına gelirdi?
“Futbolcu bilmem kim şarkıcı feşmekanı görünce ne yaptı, Torinolu Şaban Bosnalı Ramazan’a ne dedi, kim kimin yemeğini yedi/güzel mankene kim gol attı, siyasiler ve daha neleeer neler!”
Televole’nin 150 haftadır değişmeyen akışı ve içeriği bu tanıtım cümlesinde de anlatıldığı gibi.
Peki ne oldu da Türk halkı genci yaşlısı, futbolu seveni sevmeyeni Televole’nin 150 haftadır değişmeyen içeriğinden sıkılmadı?
Benzeri magazin programları ömürlerini bir yayın döneminde tüketirlerken ne oldu da Televole televizyon tarihimizin en büyük buluşu olabildi?
Bu cevabını gerçekten çok merak ettiğim bir soru.
Bunun sebebi acaba her gün karşımıza “bir şeyleri başaran insanlar” olarak çıkan kahramanları komik duruma düşürmesi mi? Biz başarısızların başarılılardan aldığı bir intikam mı?
Bir tek imzayla cebe milyon dolarları atan bir futbolcunun aslında salağın teki olduğunun ortaya çıkması, ay sonunu zor getiren memura “neyse ki ben akıllıyım” duygusu mu veriyor?
Kendi bedensel özürleriyle kamera karşısında milyonlarca kişinin önünde alay edenleri seyredip, halimize şükretmemizi mi sağlıyor Televole?
Necmettin Erbakan’ın ağzından çıkan ve aslında dinleyeni irkiltmesi gereken sözler, nasıl olup da bir güldürü öğesine dönüşüyor? Acaba, Erbakan’ın toplumsal prestijinin yükselmesinde, söylediği sözlerin kullanıldığı ortamdan ve bağlamdan kopartılarak bir sanal ortama oturtulmasının payı var mı?
Televole deyip geçmeyin. Bence bu programın sırrını çözen Türkiye’nin de sırrını çözmüş demektir.
