RADİKAL

Meşru zeminden çıkılınca…

 Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun Meclis’teki küskünler-FP ittifakı ile gündeme gelen konular üzerine yaptığı açıklama, Türkiye’de siyasetin meşru zeminler dışına kayma eğilimine girdiğinde nelere yol açabileceğini bir kez daha gösterdi.

İlk bakışta bir Genelkurmay Başkanı’nın, siyasete böylesine doğrudan müdahale anlamına gelebilecek bir çıkışta bulunmasını demokrasi adına eleştirmek çok kolay. Hatta bu tavır kamuoyunun bazı kesimlerine sempatik de gelebilir. Ama acaba böyle mi?
Önce Genelkurmay Başkanı’nın bu demeci neden verme ihtiyacı hissettiğine bakmak gerekiyor.
‘Küskünler’ olarak bilinen ve siyasal ahlak sınırlarını zorladığını herkesin kabul ettiği hareketin bir kısım temsilcisi bir süredir alttan alta hareketin askerin desteğini de aldığı dedikodusunu yayıyorlardı.
Böyle bir durumda Genelkurmay’ın bir açıklama yapması kaçınılmazdı. Orgeneral Kıvrıkoğlu son demeci ile bu dedikodunun doğru olmadığını ortaya koymak zorundaydı ve bu zorunluluğu yerine getirdi.
Bu açıdan esas tepki gösterilmesi gereken kişi Genelkurmay Başkanı değil, askeri günlük politik çıkarları için kullanabileceğini düşünenler olmalıdır.
Erbakan’ın siyasete ve partisinin başına dönme hevesi ve hırsının, askeri yeniden politika gündemine soktuğunu da kaydetmek gerek.
28 Şubat’taki MGK toplantısı ile başlayan ve Erbakan hükümetinin istifasına kadar varan gelişmelerden belli ki hiç ders alınmamış.
28 Şubat olarak bilinen olaylar dizisinin siyaseten normal bir süreç olmadığını kabul etmeliyiz.
Türkiye ‘askerin kışlanın kapısından döndüğü’ günlerden bugüne kolay gelmedi. Önce Mesut Yılmaz hükümetinin kurulması ve daha sonra alınan erken seçim kararı, siyasetin normal kanalında akmaya devam etmesi için bir fırsattı.
Siyasi normalleşmenin en önemli aşaması ise 18 Nisan’da yapılacak erken genel seçimler olacaktı.
Ancak milletvekili aday listeleri belli olana kadar ‘partilerdeki lider sultasının’ farkında dahi olmayanlar, bunu kendisi ve Türkiye için bir mesele haline getirmeyenler, aday listelerinin dışında kaldıklarını görünce siyasi oportünizmin en çıplak bir örneğini sergilemekten çekinmediler.
Bu oportünizm, Erbakan’ın hırsı ile birleşince seçimlerin ertelenmesi, buna engel olarak görülen hükümetin düşürülmesi gündeme getirildi.
Siyasi normalleşme fırsatına bizzat Erbakan’ın talimatıyla FP’de bölünme yaratma pahasına adeta dinamit atıldı. Bugün yeniden askerin siyasete müdahale edip etmediğini tartışıyorsak bunun sorumlularını bu ‘ahlaksız ittifak’ta aramalıyız.