RADİKAL

Müslüm Bey'in özel hayatı

 Hasan Pulur, Milliyet’teki yazısında Aczmendi lideri Müslüm Gündüz’ün evine yapılan polis baskınının ‘özel hayata tecavüz’ olduğunu yazdı. Bu baskına karşı sesini yükseltmediğini düşündüğü, ‘insan hakları şampiyonları, siyaset meydanı saksıları, bildiriciler, örgütçüler ve feministler’ olarak nitelendirdiği bir grubu da eleştirdi.

Hıncal Uluç da Sabah’taki ‘yerinde’ Hasan Pulur’u ‘çifte standart’ uygulamak ve örneğin Atik Berberoğlu’nun basılmasına ses çıkarmamakla eleştirdi.

Meslekteki tecrübeleri benim yaşım kadar olan ve bir tanesinden (Hıncal Uluç) mesleki gelişmem sırasında çok yararlandığım ve üzerimde emeği olan iki büyük yazarla polemiğe girmek gibi bir niyetim yok. Zaten olsa bile ne üslup olarak onlarla yarışabilirim ne de onlara olan saygım böyle bir şeyi yapmama izin verir.

Ama hemen belirtmeliyim ki onlarla aynı fikirde değilim.

Kamuoyuna mal olmuş, siyasi ya da sosyal alanda önderlik peşinde koşanların ‘özel hayatları’nın nerede başlayıp nerede bittiği konusundaki genel kafa karışıklığımızın bu olayda da tekrarlandığını düşünüyorum.

Müslüm Gündüz büyük sosyal iddiaları olan bir insan. Bu yüzden onun kişisel davranışlarının sadece kendi izleyicileri açısından değil, toplumun diğer kesimleri açısından da önem taşıdığı kanaatindeyim.

Müslüm Bey, ‘Aczmendi’ adı verilen akımın önderi. Bu akımın izleyicileri sadece ibadetlerinde değil, günlük yaşamlarında da belirli kalıplar ve kurallar içinde hareket etmek zorunda olduklarını açıkça söylüyorlar.

Çoğumuza çok garip gelen kılık ve kıyafetlerini, ‘Peygamberimiz de böyle giyiniyordu. Bu sünnettir’ diye açıklıyorlar.

Sünnet, Arapçada ‘yol, alışılmış uygulama, gelenek’ anlamına geliyor. İslam’daki özel anlamı ise ‘Hazreti Muhammed’in sözleri ile davranış ve eylemleri’ demek. Ve sünnet İslam inancında Kur’an-ı Kerim ile birlikte dinin iki temel kaynağından birisi.

Sünneti kendi yaşam tarzının temeline koyan ve buradan yola çıkarak, kendisi gibi olmayan herkesi ‘hak yolundan sapmış’ olarak niteleyen Müslüm Bey’in özel hayatı sizce nerede başlıyor, nerede bitiyor?

Yani Müslüm Bey’in giyinişi sünnet, zikredişi sünnet, etrafına adamlarını toplayıp asalarını yerlere vura vura siyasi gösteri yapması sünnet, ‘4 karı’ alması sünnet ama bin türlü yalanla kandırılmış bir genç kızla bir eve kapanması ‘özel hayat’!

İşte bunu anlamakta biraz zorlandığımı söylemek istiyorum.

Batılı demokrasilerde, toplumları yönetmeye talip olanların, kamuoyu önüne ‘önderlik’ iddiasıyla çıkanların yalnızca siyasi-sosyal görüşleri değil, özel hayatları da projektör altındadır. Böyle insanlar basın tarafından dünyanın her yerinde yakından izlenirler ve söyledikleriyle özel hayatlarında yaptıklarının tutarlı olup olmadığı denetlenir.

Onun içindir ki özel hayatıyla ilgili olarak yalan söyleyen birisi, siyasi olarak temsil ettiği değerler ne olursa olsun, söylediği o yalan yüzünden kamuoyu nezdinde yargılanır ve mahkûm edilir.

70 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni, demokrasi geleneğini, laikliği kendisine hedef olarak seçen ve herkese ‘sünnete uygun yaşayın’ diyen bir insanın (örneğimizde Müslüm Bey oluyor) evine girip kapıları kapattığında da neye uygun olarak yaşadığını öğrenmek kamuoyunun en doğal hakkıdır.