Sık sık iş gezilerine çıkan bir arkadaşım geçenlerde uçakta okuduğu Miami Herald
Gazetesi’nden bir kupürü bana yollamış. Arkadaşım, iş adamlığının yanı sıra iyi bir kitap ve gazete okuyucusu olduğu için gazetecilerin ve gazete yazılarının “sığlığından” sık sık yakınır. Gönderdiği kupürdeki yazı da zaten gazetecilerin bu sığlığı ile dalga geçiyor. Bana bu kupürü yollamasının nedeninin “üzülme, sığ olan sadece sizler değilsiniz” demek olduğunu zannediyorum. Size bu “iğneyi kendine batıran” yazıdan çeşitli bölümler sunuyorum.
“Gazeteciler bilimsel gelişmelerle ilgili haberlerden çok etkilenirler. Bunları sayfalarına yansıtmak için çırpınırlar. Bunun sebebi, eski bir gazetecilik atasözüdür: Eğer bir şeyi anlamıyorsan, o şey önemlidir. Genellikle bizlerin bilimsel eğitimimiz, ortaokulda ölü bir kurbağanın karnını kör bir jiletle kesip, diyaframını araştırdığımız biyoloji sınıfından ileriye gitmez.”
“Bir süredir medya çok büyük bir yaygınlıkla bilgisayar kullanıyor. Bilgisayarların ve modemlerin nasıl olup da çalıştığına da aklımız pek ermez. Bir gazetecinin günlük mesaisi artık şu kısımlardan oluşuyor:
Yüzde 1: Haberi almak.
Yüzde 6: Haberi yazmak.
Yüzde 93: Bilgisayarda yazdığımız yazıyı gazete merkezindeki bilgisayara geçmek için modemlerle uğraşmak, haberi bir türlü geçememenin verdiği panikle gazetelerin teknik servislerine küfür etmek.”
“Gazeteciler uzay çalışmaları ve araştırmalarıyla da özel olarak ilgilenirler. Arabasını doğru dürüst park etmesini bilmeyen birisinin uzay roketlerinin nasıl olup da gidip geri geldiklerini anlaması bir hayli zordur. Mars aracı Pathfinder’ın çalışmaları günbegün gazetelere şu başlıklarla yansır:
1. Gün: Mars’ta kaya bulundu.
2. Gün: Mars’ta bir kaya daha bulundu.
3. Gün: Mars’ın yüzü kayalarla kaplı. Gazeteciler Mars’ta bulunan kayaların çok önemli olduğuna inanırlar, çünkü bir bilim adamı bunun böyle olduğunu söylemiştir.”
“Gazetecilerin ilgi odaklarından birisi de borsadır. Genel bir kural olarak gazeteciler para işlerinden anlamazlar. Bunun için şu soruların cevaplarını bulmak için çabalarlar:
1) Borsa ne demek?
2) Borsa neden yükselir ve düşer?
3) Ayılar mı daha iyidir, yoksa boğalar mı?
4) “Puan” ile kastedilen şey, dolar mıdır?
5) Alan Greenspan kimdir?
6) Dow Jones ile aynı kişi midir?”
Amerikalı meslekdaşımın “ince” bir mizahla yaptığı eleştiriler bunlar. Doğrusunu isterseniz 21 yıllık gazetecilik hayatımda benim de kendime göre tespitler yapma fırsatım oldu. Ama onları da bir başka günkü yazıya saklıyorum.