Üç yıldır bu köşede yazıyorum. Bazen yazının yetersiz kaldığını, istediğim her şeyi anlatamadığımı düşündüğüm oluyor. Ama böyle zamanlarda bile derdimi yazıyla anlatmaya çalışıyorum. Artık anlatabildiğim kadar…
Bugün köşemde ikinci kez fotoğraf yayımlamak ihtiyacını hissediyorum.
Fotoğrafta gördüğünüz küçük çocuğun adı Ahmet. Çorum’un Osmancık ilçesinin Kumbaba Köyü’nde yaşıyor. 5 yaşında.
Ahmet doğuştan engelli. Kolları ve bacakları hiç olmamış. 2 yaşına geldiğinde bir hayırsever tarafından kendisi için özel olarak yaptırılan bir proteze kavuşmuş: Fizikçi Stephan Hawking’in kullandığına benzer, elektrik ile yönetilen bir protez… Ahmet bu son derece gelişmiş aracı yaşının küçüklüğü nedeniyle olsa gerek kullanamamış. Şimdi o protezi gördüğünde korkuyla ağladığı söyleniyor.
Yardımsever Çorumlular artık okula gitme yaşı da yaklaşan Ahmet için protez kol ve aküyle çalışan tekerlekli sandalye almak amacıyla bir yardım kampanyası açmışlar. Kampanyada 15 milyar lira toplanmış.
Haberin devamı dünkü Posta Gazetesi’nin manşetiydi. Osmancık Kaymakamı Nahsen Badelli, Ahmet için açılan kampanyanın ‘mevzuata aykırı’ olduğu gerekçesiyle toplanan paraya el koymuş ve bölgede kullanılmak üzere ‘trafik seti’ aldırmış.
Milha muhabiri Bilhan Er’in haberine göre Kaymakam Bey yaptığı işle yasaları uyguladığını düşünüyor ve herhangi vicdani bir sorumluluk da hissetmiyor.
Kampanyanın ‘mevzuata’ aykırı olarak izin alınmadan düzenlenmesini Ahmet’in son ümidini de yok etmek için bir gerekçe olarak görüyor.
“Bu sakatlığın tedavi edilebileceğine ilişkin herhangi bir rapor getirirlerse tedaviyi ben üstlenirim” diyerek demagojik açıklamalar yapmayı da ihmal etmiyor.
Birilerinin Kaymakam Bey’e bunun ‘tedavi edilir bir hastalık olmadığını’ anlatması gerekiyor herhalde. Yapılmak istenen şey açıkça belli ki doğuştan kolları ve bacakları olmayan bir insanı tedavi etmek değil, bu eksikliğini kapatmasını sağlayacak yardımcı araçlar almak. Ama Kaymakam Bey, ısrarla sakatlığın tedavisinin mümkün olduğunun raporla belgelenmesini istiyor ve aile de elbette hiçbir yerden böyle bir rapor alamıyor.
Birilerinin Kaymakam Bey’e anlatması gereken başka şeyler de var elbette..
Örneğin bir kamu yöneticisinin elindeki mevzuatı her şeyden önce halkın çıkarlarını gözeterek yorumlaması gerektiği anlatılmalı. Yöneticiliğin, yapılacak iyi bir işi engellemek değil, tam tersine kolaylaştırmak olduğu açıklanmalı. Gerçekten iyi bir idarecinin böyle bir durumla karşılaştığında yapması gereken şeyin ‘mevzuatı uygulamak bahanesiyle’ paraya el koymak değil, toplanmış yardımın gerçekten yerine harcandığından emin olmak için çalışmak olduğu öğretilmeli.. Hatta bu yardım yetersiz kalıyorsa elindeki fonlarla bu girişimi desteklemesi gerektiği söylenmeli.
Öte yandan Posta’nın bugün yayımladığı bir belge Kaymakam Bey’in ‘yok’ dediği izin belgesinin 28 Eylül 1998 tarihinde bizzat kendisi tarafından imzalandığını da ortaya koyuyor. Böylece Kaymakam Bey’in ‘mevzuat’ itirazının da kendinden menkul olduğu anlaşılıyor.
Ahmet’in gerçek talihsizliği acaba kolsuz-bacaksız dünyaya gelmek mi, yoksa Nahsen Bey gibilerin kaymakam olabilmesi mi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.