Sanıyorum bizim ülkemizde sıkıntısını hiçbir zaman çekmeyeceğimiz şey bağnaz ve beceriksiz politikacılar olacak. Öyle bir ulusal yeteneğimiz var ki bunları bir yerlerden bulup çıkarıyor, seçip Meclis’e gönderiyoruz.
Günlerdir televizyonlardan ve gazetelerden Sağlık Bakanı’nı izliyorum. Aklımda hep aynı soru: Bakan yapmak için bu adamı çok mu aradınız?
Partilerin liderleri de maşallah bizden hiç geri kalmıyorlar demek ki. Onlar da bulup buluşturup bunları bakan diye halkın karşısına çıkarıyorlar.
Önce Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un depremin ilk gününden itibaren yaptığı açıklamaları alt alta yazayım:
“Ambulans ihtiyacımız yoktur.”
“Doktora ihtiyacımız yoktur.”
“Beyin cerrahına ihtiyacımız yoktur.”
“İlaca ihtiyacımız yoktur.”
“İnsan yardımına ihtiyacımız yoktur. Gönüllüler kalabalık etmesinler.”
“Hemşireye ihtiyacımız yoktur.”
“Maske takmaya gerek yoktur. AKUT’çular ortalığı karıştırıyorlar.”
“Hastalıklardan korunmak için ellerinizi yıkayın.”
“Amerikalıların gönderdikleri hastaneye ihtiyacımız yoktur.”
“Bütün hastaneler neredeyse işsiz kaldı. Hafta başında normal işlerine dönecekler.
“Yaşama alışkanlıklarını bilmediğimiz yabancı doktorlara ihtiyacımız yoktur.”
“Dışardan gelecek hekimlere bakacak yemeğimiz ve yatağımız yoktur. Kalabalık etmesinler.”
Sağlık Bakanı’nın ‘seçme saçmaları’nı sonsuz bir liste haline gelecek kadar uzatmam mümkün. Ama bu kadarı bile nasıl bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu, bırakın deprem gibi doğal bir afeti, normal zamanda bile böyle bir kafanın Sağlık Bakanlığı koltuğunu işgal etmesinin ne kadar tehlikeli olduğunu ortaya koyuyor.
Sağlık Bakanı’nın bu açıklamaları sadece bilgisizlikten ve olayın büyüklüğünü kavrayamamaktan kaynaklansa bir dereceye kadar mazur görülebilir. Eğer böyle olsaydı sonuç olarak bir gün olayın büyüklüğünü kavrayabilirdi ve bir şeyler yapmak için çırpınan insanlara engel olmak yerine, işlerini kolaylaştıracak düzenlemeleri yapabilirdi.
Ama problem çok daha büyük. Sağlık Bakanı hem olayın boyutlarını kavramaktan aciz, hem de ciddi bir şekilde ‘ırkçılık’la malul.
Aslında ilk ipucunu göreve başlar başlamaz lösemi için kan bağışı kampanyasına yaklaşımı ile vermişti. Kan örneklerinin tahlil için dışarıya gönderilmesini “Türklerin genleri ile oynanacak, gizli gen bilgilerimiz yabancıların eline geçecek” diyerek engelleme çabası o zaman kamuoyunda yeteri kadar tepki görmemişti.
Deprem felaketi sonrasında yaşadığımız sağlık rezaleti, işte o kafanın en yetkili makamlardan birini işgal ediyor olmasının sonuçlarıdır.
Enkaz altında daha 30 bine yakın insan olduğu tahmin edilirken, sokaklar ve bölgeye yakın hastaneler yaralılarla dolup taşarken, bakanın dışardan gelen yardım çabalarını engellemeye çalışmasının başka ne izahı olabilir? Irkçılık mı, beceriksizlik mi, yeteneksizlik mi, kötü niyet mi?
Bu zihniyetin hâlâ o makamda tutuluyor olması başta kendi partisi olmak üzere tüm hükümete ciddi zarar verecek.
Bizde kendi kendine istifa kararı alma müessesesi ne yazık ki hiç işlemiyor. Ecevit ve Bahçeli bu adamı layık olduğu yere göndermekte tereddüt ederlerse, onun yaptıklarına suç ortağı olacaklarını da unutmasınlar.
