Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Seçimden kaçış yok!

 Erken genel seçimler ile yerel seçimlerin bir arada yapılmaması yolundaki demeçlere ve gazete köşe yazılarına bakınca ‘demek ki Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sivil Anayasası’ndan kimsenin haberi yok’ diye düşünüyorum.

Hatırlayacaksınız, 1995 yılında zamanın Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’un girişimiyle başlatılan Anayasa değişikliği çalışmaları o zaman kamuoyuna ‘ilk sivil Anayasa’ diye sunulmuştu.
‘İlk sivil Anayasa’mızın 127. maddesi şöyle diyor:
“Mahalli idarelerin seçimleri 67. maddedeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Ancak, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahalli idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimler milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılır.”
Hatırladığım kadarıyla o tarihte iki seçimin bir arada yapılmasına itiraz yalnızca Refah Partisi’nden ve DSP’den kaynaklanmıştı.
Genel seçim ile yerel seçimi bir arada yapmak gerektiğini savunanlar da başta Hüsamettin Cindoruk olmak üzere bugün iki seçimin ayrılmasını savunanlardı.
Şimdi ne değişti de ‘iki seçimin bir arada yapılmaması gerektiği’ ileri sürülüyor?
Bu görüşte olan parti temsilcilerinin demeçlerine bakılırsa yerel seçimin sonuçlarına bakacak olan halk genel seçimde nereye oy vermesi gerektiğini daha iyi anlayacak ve oylarını buna göre kullanacak.
Bunun bir tek anlamı var: Yerel seçimleri nasıl olsa Fazilet kazanacak, biz hiç olmazsa genel seçimleri kurtaralım. Fazilet geliyor korkusuyla, dağılan oylar bir araya gelebilir, kararsız seçmenler ‘laik cepheye’ geçebilir.
Yerel seçimi kaybetmeyi peşinen kabul eden bu görüş sahiplerinin, genel seçimde halka inandırıcı gelebileceğini kim söyleyebilir?
Yerel seçimlerle genel seçimleri ayırmak için Meclis’in önünde iki seçenek kalıyor:
1 – Anayasa değişikliği yapıp, iki seçimin aralarındaki süre ne olursa olsun ayrı ayrı yapılmasını hüküm altına almak.
2 – Erken genel seçim kararını kaldıran yeni bir karar alıp yerel seçimleri normal zamanı olan Mart 1999’da yapmak ve bu tarihten sonra yeniden toplanıp genel seçim kararı almak.
Meclis’in bugünkü yapısı içinde Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu bulmak mümkün görülmüyor.
Öte yandan FP, DYP ve CHP’nin muhalefeti dikkate alındığında genel seçim kararını kaldırmak da mümkün değil. Kaldı ki DSP de Meclis’in aldığı seçim kararından vazgeçmenin doğru olmadığını düşünüyor.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve TBMM’nin bugünkü yapısı ne iki seçimin ayrılmasına izin veriyor, ne de alınmış bir seçim kararından dönülmesini sağlayabiliyor.
Baskı grupları ne derlerse desinler, dünya ekonomik krizi hangi aşamada olursa olsun, siyasetin kendi normal akışı sürdüğü sürece seçimin ertelenmesi ya da iki seçimin ayrı yapılması mümkün değil.
Onun için boş tartışmalarla vakit geçirmek yerine tarihi belli olan seçimlere kadar ekonomik kriz için ne yapılabileceğine bakmak ve öte yandan da seçime hazırlanmak gerekiyor.
Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi ve seçimden hangi nedenle olursa olsun kaçınmak sistemin tabiatına aykırı.
Bugün dünya ekonomik krizi için seçim ertelemeyi normal bir şeymiş gibi düşünenlerin yarın seçim sonuçlarına bakıp dillerinin altından hangi baklaları çıkaracaklarını da kolayca tahmin edebilirsiniz.