Bilmiyorum farkında mısınız ama Türkiye’nin gündeminde siyaset uzunca bir süredir ikinci planda.
‘Erken seçimi daha da erkene alalım’ tartışmaları gazetelerin manşetinde bir saman alevi gibi parlayıp söneli beri siyaset Türkiye’nin gündeminde değil.
Gerçi haksızlık etmeyelim. Ankara’daki siyaset erbabı kendi aralarındaki kayıkçı kavgasını bıkıp usanmadan sürdürüyorlar, ama bu kavgada söylediklerinin hepsi bir tek incir çekirdeğini bile doldurmaktan uzak olduğu için kamuoyunda sadece ‘sıkıntı ve esneme duygusu’ uyandırıyor.
Önceki akşam bazı gazeteci arkadaşlarla birlikte TÜSİAD Genel Merkezi’nde Doç. Dr. Seyfettin Gürsel’in hazırladığı ‘seçim sistemleri’ ile ilgili bir sunum dinledik.
TÜSİAD’ın yaptırdığı çalışma yaklaşan seçimlerden önce esasen siyasi partilerin kendi aralarında konuşmaları gereken bir konuya ışık tutuyor: Mevcut sistemle yapılacak bir seçimden özlenen siyasi istikrar çıkar mı? Yoksa bu seçim yeni sorunlara ve dolayısıyla yeni seçimlere mi yol açar?
Siyasi partilerimizin lider kadroları bir hayal aleminde yaşamakta ısrar ettikleri için önümüzdeki seçimden galip çıkacaklarını zannediyorlar ve bu konuyu önemsemiyor gibi görünüyorlar, ama işin aslına bakarsanız bizim aynı hayal dünyasında yaşamamız için de ortada ciddi hiçbir sebep yok.
Kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki önümüzdeki erken seçimin çıkarabileceği tablo, geçen seçimde karşılaştığımız tablodan üç aşağı beş yukarı çok farklı olmayacak.
Yani hiçbir parti tek başına bir hükümet kurabilecek bir çoğunluk elde edemeyeceği gibi, büyük bir olasılıkla iki partinin bir araya gelip bir koalisyon hükümeti kurması da mümkün olamayacak. Yine üçlü koalisyonlar ya da azınlık hükümetleri sorunu ile karşılaşacağız.
Önümüzdeki seçimde MHP’nin de barajı geçme olasılığının yüksek olduğu dikkate alınarak yapılan bir ‘seçim simülasyonu’ bunu açıkça ortaya koyuyor. Doç. Gürsel’in hesaplamalarına göre ikili bir koalisyon hükümetinin kurulabilmesi için gereken toplam oy oranı yüzde 42 ile yüzde 48 arasında değişiyor. Örneğin bir ANAP-DSP koalisyonu kurulabilmesi için bu iki partinin toplam yüzde 46 oy alması gerekiyor.
ANAP-DYP koalisyonu için bu oran yüzde 44, CHP-DSP koalisyonu için yüzde 48,
FP-DYP ya da ANAP koalisyonu için yüzde 42 oranında toplam oy gerekiyor.
Kısacası mevcut sistemle gidilecek bir erken seçimden istikrarlı bir hükümet çıkabilmesi sadece liderlerimizin rüyalarının geçek olması ile mümkün. Bu nedenle üçlü, dörtlü koalisyonlar gündeme gelecek ve bugün yaşadıklarımızın bir benzerini yaşamak durumunda kalacağız. İki partili bir koalisyon hükümetinin kurulabilmesi ise ancak bazı partilerin barajı geçememesine bağlı ki bunun da ne kadar demokratik bir çözüm olduğunu tartışmamız bile yersiz.
Peki ne yapmalı? Seçim sistemi nasıl değişmeli ki, hem seçimin demokratik niteliği zedelenmesin ve herkes gücü oranında parlamentoda temsil edilebilsin, hem de nispeten güçlü hükümetleri kurabilecek parlamento bileşimi çıksın?
Bu soruların yanıtları TÜSİAD için hazırlanan çalışmada mevcut. Ancak bugünkü yerimiz bu kadar, konuya yarın devam edeceğiz.
