RADİKAL

Siyasi Partiler Yasası'na bir dokunsak

 İsmet Berkan dünkü yazısında Cumhurbaşkanı’nın önerdiği Başkanlık Sistemi’nin hep şikâyetçi olduğumuz parti liderlerinin tasfiyesi açısından da bir fırsat yaratacağını söylüyordu.

Cumhurbaşkanı’nın önerisi iki ana eksen etrafında özetlenebilir. Birincisi yürütme, yasamadan bağımsız olarak ayrıca seçilsin, ikincisi bu seçim dar bölgeli iki turlu bir sistemle yapılsın.
İsmet Berkan bu durumun ‘parti başkanının diktatörlüğüne yol açan parti disiplini kurumunu’ zayıflatacağını da düşünüyor ve parti disiplini kurumunu “faşist sistem” olarak niteliyor.
Ben Türkiye’nin esas sorununun -parlamenter ya da başkanlık sistemi hangisi olursa olsun- ‘demokrasi’ olduğunu düşünüyorum. İsmet Berkan’ın “faşist sistem” olarak nitelediği parti disiplini konusunun da esasen bir ‘demokrasi sorunu’ olduğu kanaatindeyim.
Parlamenter sistemin yürümesini sağlayan şey de zaten doğrudan doğruya budur.
Yasama organının, kendi içinden çıkan yürütme organını denetleyebilmesinin yolu da buradan geçer.
Parti disiplini denen şeyin geçerli olması için parti içi demokrasi şarttır. Partiler kendi içlerinde özgür tartışma ve karar alma mekanizmalarını işletir ve bir bakıma tüm parti üyelerinin de katılımıyla parti politikasını belirlerler. Partinin demokratik bir süreç sonunda oluşturacağı kararlara, parti adına seçilmiş yasama organı üyelerinin ve parti iktidardaysa hükümetin uyması parti disiplini ile sağlanır. Başka bir deyişle parti içi demokrasi yoksa, parti disiplininden de söz edilemez. Bu durumda partinin aldığı demokratik kararlardan değil, liderin kişisel tercihlerinden söz edebiliriz.
Türkiye’nin sorunu da bugün esasen budur. Parti içi demokrasi bütün kurumlarıyla işletilmediği için, partiler liderlerin sultası altındadır. Bunu önlemek için siyasal partiler yasasında yapılacak bir kaç değişiklik bütün bir anayasal sistemi değiştirmekten daha kolaydır. İsmet Berkan’ın deyişiyle ‘paradigm shift’ öncelikle Siyasi Partiler Yasası için gerekiyor.
Dar bölgeli ve iki turlu bir seçim sisteminin de bugünkü sıkıntılarımız için bir çözüm oluşturmayacağını düşünüyorum. Dediğim gibi sorunumuz esasen demokrasinin yaygınlaştırılması, toplumdaki her siyasal görüşün kendisini ifade olanağı bulmasının sağlanması olmalıdır.
Bugün Türkiye’de dar bölgeli ve iki turlu seçim sistemi isteyenlerin temel kaygısı ‘istenmeyen bazı siyasal görüşlerin’ parlamento dışı bırakılması. Yani Fazilet ve HEP gibi geçen seçimlerde seçmenin dörtte birinden fazlasının oyunu alan siyasi akımların tasfiyesi hedefleniyor. Bunun demokratik bir davranış olduğundan ve böyle seçilmiş bir Meclis’in tüm ülkeyi temsil edebileceğinden söz edebilir miyiz?
Öte yandan dünya demokrasi deneyimi çoğunluk esasına dayanan seçim sistemlerinin yaratabileceği sakıncaları gözler önüne seriyor. Gerçek bir temsile imkân veren başka seçim sistemlerinin bulunması ve yaygın olarak kullanılıyor olması bu yüzden.Yarın seçim sistemi konusuna devam edeceğiz.