RADİKAL

Son kale de yıkılıyor

 Çoğu kişi farkında değil belki ama erkek şovenizminin son kalesi de elden gitmiş bulunuyor. Futboldan bahsediyorum.

19 Haziran’da ABD’nin New Jersey kentinde 79 bin kişinin stadyumda seyrettiği ABD-Danimarka maçıyla başlayan Kadınlar Dünya Kupası’nda bu hafta yarı final maçları oynanacak. 10 Temmuz’da Washington’da oynanacak final maçının 100 bin kişilik biletleri şimdiden tükendi.
İlk kez 1991 yılında düzenlenen Kadınlararası Dünya Kupası’nın bir ‘fantezi’ olduğu düşünülüyordu. Aradan geçen 8 yıl ‘erkek sporu’ olarak kabul edilen futbolun kadınlar arasında daha da yaygınlaştığının somut verilerini ortaya koyuyor. Sadece ABD’de lisanslı kadın futbolcu sayısı 8 milyonu geçmiş durumda.
Bazı futbol eleştirmenleri kadınların oynadığı futbolun erkeklerin oynadığından daha zevkli olduğu görüşündeler. Çok yakın bir gelecekte seyirci açısından kadın futbolunun erkek futbolunu geride bırakması da kimse için bir sürpriz olmayacak.
Bunun en önemli sebeplerinden birisi kadın futbolu seyircilerinin maça ailecek gidiyor olmaları. Futbolun televizyon naklen yayınları yüzünden seyirci kaybettiği yıllarda FIFA daha çok seyirciyi stadyumlara çekmenin yolunun bu olduğunu aslında keşfetmişti. Ancak erkek futbolunun kendine özgü sert tabiatı ve hooliganizmin yanı sıra stadyumların yeterince konforlu olmaması ve kadın izleyicilerin de maça geleceklerinin çoğu stadyumda hiç düşünülmemiş olması bu konuda ciddi bir engel çıkarmıştı.
Futbol eleştirmenleri kadın futbolunun ‘ofansif’ bir mantık taşıdığı görüşünde birleşiyorlar. Erkekler kaybetmekten korkar ve bu korku defansif oyunu beslerken, kadınlar önce galibiyeti düşünüyorlar. “Bütün kalpleriyle futbol oynamak ve kazanmak istiyorlar” diyor bir futbol yorumcusu kadınlar için.
Nitekim son Dünya Kupası’nın bol gollü maçları bu görüşü destekliyor. Siz seyrettiniz mi bilmiyorum ama Nijerya ile Brezilya arasında oynanan son çeyrek final maçını uzun yıllar unutamayacağım.
3-0 yenilgiden 3-3 beraberliği yakalayan Nijerya, uzatmada yediği bir gol ile elenmekten kurtulamadı ama erkek futbolunun ne kadar yüreksiz oynandığını da gözler önüne sermeyi başardı.
Kadın futbolunun bir diğer ilgi çekici yönü ise maç sırasında sakatlık geçiren oyuncuların bunu erkekler gibi bir şova dönüştürmüyor olmalarıydı. Rakibi sakatlamaya yönelik kasti faullerin neredeyse hiç olmadığı kadın futbolu bu ‘fair play’ yönüyle de erkek futbolunun bir hayli önünde.
Erkek futbolunun efsaneleri gibi kadın futbolunun da efsaneleri var. Bunlardan en medyatik olanı ABD takımının da kaptanı olan Mia Hamm.
O kadar ünlü ki Nike bir binasına onun adını verdi. Hamm’in, Michael Jordan ile birlikte oynadığı bir Nike filmi ise yüzyıllık kadın hareketinin felsefesini bir reklam cıngılında özetliyor: Yapabildiğin
her şeyin daha iyisini yaparım!
‘Futbolun Divası’ olarak anılan Hamm için ABD Teknik Direktörü DiCicco “O sadece kadın futbolcuların değil, bütün kadın sporcuların sembolü olmayı başardı” diyor. “Tevazusu, güler yüzlülüğü ile erkek futbolunun kaprisli starlarından bir hayli farklı. Yetişmekte olan kız çocukları için iyi bir rol modeli.”
Bizdeki duruma gelince … Birbirlerine tekme tokat saldıran kadın futbolcuların oynadığı maçlara tanık olduk, geçtiğimiz sezonlarda… Dünya kadın futbolunun bir hayli gerisindeyiz. Ama belli olan bir şey var ki Türkiye’de de kadınların futbola olan ilgisi artıyor, maçlarda daha çok kadın seyirciye rastlanıyor.
20. yüzyılın en çok seyirci toplayan sporu,
21. yüzyıla girerken ‘erkek sporu’ olma özelliğini kaybediyor.