Kadir İnanır-Buket Saygı olayı nedeniyle ‘cinsel taciz’ gündemimizin başköşesine oturdu. Birkaç gündür ben de bu konuda yazılar yazdım.
Yazdığım yazılar hakkında her zaman okuyuculardan mektup, e-posta, faks alıyorum. Ancak bu kez ciddi bir e-posta bombardımanı altındayım ve çoğunlukla kadınlar başlarından geçen taciz olaylarını anlatıyorlar. Bunlar hemen her kadının her an başına gelebilecek türden olaylar.
Asıl ilginç olan erkek okuyuculardan aldığım tepkiler. Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi taciz konusundaki erkek görüşleri çoğunlukla malum ‘kuyruk sallama’ tezine dayanıyor.
Önce şunun altını bir kez daha çizmek gerek: Flört ile taciz arasında özellikle iş ilişkisi içinde bulunan insanlar bakımından ince bir sınır var. Ve bu sınır sadece ve sadece ‘kadının açıkça rızası’ndan geçiyor.
‘Güzel ya da havalı olmak, dikkat çekici giyinmek, gülümsemek, arkadaşça davranmak, birlikte iş yapmak, iş yemeklerine ya da seyahatlerine gitmek’ şeklinde özetleyebileceğimiz durumlar belli ki birçok erkek açısından ‘kuyruk sallama’ olarak nitelenebiliyor.
Kadınlarla erkekler arasında ‘cinsel taciz’ konusundaki en temel anlayış farkı hangi hareketin taciz olduğu ile ilgili.
Erkekler genellikle fiziki hareketleri taciz olarak görme eğilimindeler. Kadının göğüslerini ya da kalçalarını ellemek, kolunu-bacaklarını- yanağını-saçlarını okşamak gibi fiziki temaslar… Oysa kadınlar açısından ‘cinsel taciz’in gerçekleşmesi için mutlaka fiziki bir temas gerekmiyor. Laubali iltifatlar, cinsel şakalar, açık saçık fıkralar, işyerindeki panolara asılmış açık saçık resimler, gereksiz uzatılan konuşmalar, gereksiz gece mesailerine zorlamak, birlikte yemeğe çıkma konusundaki aşırı ısrar da tıpkı fiziksel temas kadar kadınları rahatsız edebiliyor ve ‘cinsel taciz’ olarak tanımlanıyor.
Dün aldığım e-postalardan birisi şöyle bitiyordu: “Neredeyse ortaokul yıllarımdan beri erkeklerin cinsel tacizleriyle karşılaştım. Artık mileniyuma gelindi, erkekler teknolojinin sunduğu tüm imkânlardan da yararlanarak tacizlerini sürdürmekten vazgeçmediler. Ama ben de taciz karşısında utanmaktan, gizlenmekten, korkmaktan vazgeçtim. Şimdi kim bana tacizde bulunursa, utanmama, yaralanmama, zor durumda kalmama yol açarsa ben de anında onu çevresine deşifre ediyorum. Utanmadan, sıkılmadan, uğradığım tacizin tüm ayrıntılarını tacizcinin çevresine anlatıyorum. Taciz mağduru kadınlara da bu yöntemi öneriyorum. Çünkü ben, nihayet 35 yaşımda, meşhur olduğu kadar da yanlış bir Türk atasözünün doğrusunu kurmayı başardım: Bir; ben dişi köpek değilim, iki; kuyruğum yok, üç; o olmayan kuyruğu salladığım tümüyle yalan. Dört; istemediğim halde peşimden gelmeye ısrar edenler varsa, bu tümüyle onların ayıbı. Ve beş; bundan dolayı utanması, dışlanması ve cezalandırılması gereken ben değilim, onlar!”
Galiba en doğru yorum bu ‘kurban’ın yazdıkları.