Üçüncü GSM ihalesinde ulaşılan fiyatın büyüklüğü sadece özelleştirmeden beklenen ekonomik hedeflere ulaşılması açısından değil, siyasi bakımdan da önemli sonuçlar içeriyor.
Hiçbir kuşkuya yer yok ki bu, hükümetin uygulamaya çalıştığı ekonomik programa iş çevreleri tarafından verilen bir güvenoyu anlamını taşıyor. İhaleye katılan konsorsiyumların hepsinin yabancı bir ortağı olması bu güvenin dış ekonomik çevrelerce paylaşıldığını da ortaya koyuyor. Bu aynı zamanda Türkiye’nin siyasi istikrara kavuştuğunda ufkunun ne kadar geniş olduğunun da bir göstergesidir.
Dün yapılan ihale bize başka bir şey daha gösteriyor: Türkiye günlük siyasi kısır çekişmelerle ve beceriksiz popülist iktidarlarla vakit kaybetmemiş olsaydı, bugünkünden çok daha yaşanılabilir bir ülke olabilirdi.
Böyle bir ülkede yaşıyoruz ama ne yazık ki önümüzde uzanan fırsatlar denizinden yararlanmamız politik yapımızı yenilemeyi başaramadığımız için mümkün olamıyor.
Türkiye dört aydır cumhurbaşkanlığı konusuna kilitlenmiş durumda. Birçok yönden Türkiye için bir şans olduğunu düşündüğümüz hükümet, büyük bir siyasi öngörüsüzlükle cumhurbaşkanlığı seçimini bir ‘kriz’e dönüştürmeyi de başardı.
Dört aydır Türkiye’de neredeyse yaprak kımıldamıyor. Ne AB’ye üyelik sürecinin gereklerini yerine getirmek için bir girişim var, ne de ekonomik programın gerektirdiği yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek için bir faaliyet var.
Koalisyonun Süleyman Demirel ısrarı ile kaybettiğimiz zaman o kadar önemli ki Türkiye’nin önünde Cumhurbaşkanlığı konusunu tartışmak için sadece 12 gün kalmış durumda. 32 gün sonra bir seçim yapılacak ama adayların kimliklerini, bu göreve layık olup olmadıklarını tartışabilmek için sahip olduğumuz süre sadece 12 gün!
Bu kadar kısa bir süre kalmış olmasına rağmen daha hâlâ Başbakan’ın yakalandığı gribi atlatıp, ortaklarıyla konuyu görüşmesini ve TBMM’de en geniş kabulü görecek bir aday belirlenmesini bekliyoruz.
Türkiye sanki olağanüstü bir yönetim altındaymış gibi, kapalı kapılar ardında belirlenecek bir cumhurbaşkanını kabule zorlanacak. Kamuoyunun adaylar karşısında ne hissettiği, hangisinden yana eğilimli olduğu gibi en önemli konular harcanan vakti telafi etme zorlaması yüzünden görmezden gelinecek.
Bu Türkiye’ye yapılmış büyük bir haksızlık olarak tarihe geçecek.