RADİKAL

Yaptıklarımız, yapamadıklarımız

Bundan bin küsur gün önce Radikal isminde bir gazetenin çıkacağını duyuran reklamlarımız yayımlanırken en çok duyduğum şey adı Radikal olan mavi logolu bir gazetenin uzun ömürlü olamayacağıydı.

O günün koşullarında hepimizi yüreklendiren şey de ilginçtir bu tür ‘teşvik edici’ yaklaşımlardı.
Biz yeni bir gazetecilik anlayışını denemeyi tasarlıyorduk.. ‘Alışılmış ve sıradan olandan belirgin bir şekilde ayrılan’ bir çizgimiz olacaktı. Bu yüzden bizi alışılmış çizgiye davet eden her söz, her işaret, her yaklaşım aslında doğru yolda olduğumuzu ortaya koyuyordu.
Farklı olduğumuzu biz biliyor ve söylüyorduk ama bunu herkese göstermek bir zaman sorunuydu.
Türkiye’nin her gün hızla değişen gündemi en büyük yardımcımız oldu. Radikal’in olaylar karşısında bir gazete olarak takındığı tavır, izlediği yayın politikası farkımızı ortaya koymak için ihtiyaç duyduğumuz zamanı bize kazandırdı. Bu 1000 günde öyle olaylar oldu, öyle şeyler yaşadık ki nasıl bir gazete olduğumuzu anlatmak çok kısa bir sürede mümkün olabildi.
Bugün geldiğimiz nokta aslında bir gazetenin yaşamı içinde kelebeğin bir günlük ömründen daha uzun bir zaman süresi değil. Ama bu kısacık sürede Radikal’in Türk basınında nasıl bir görev üstlendiğini gösterebildik. Topu topu üç yıldır yayımlanmakta olan bir gazetenin başarabileceğinin çok daha fazlasını yaptık. Birçok kişiye Radikal sanki yıllardır yayımlanıyormuş gibi geliyorsa bunun sebebi işte budur.
Bugün gazetemizde Radikal okuyan çeşitli kesimlerden okuyucularımızın görüşlerini okuyacaksınız. İtiraf etmeliyim ki bu kadar çok övgü alacağımızı beklemiyordum. Bu küçük okuyucu anketinin Radikal’in üstün vasıflarını olduğu kadar eksik yönlerini de ortaya koyacağını umuyordum. Yanılmışım.
1000 günü geriye doğru sarıp da baktığımda başardığımız kadar başarılı olamadığımız birçok yönümüz de olduğunu fark ediyorum.
Evet, Radikal çok etkili bir gazete oldu. Evet, toplumun önde gelen kesimleri, aydınlar, politikacılar, bürokratlar güne Radikal okumadan başlamıyorlar. Evet, Radikal başka gazetelerin önemsemediği ama Türkiye’nin geleceği için çok önemli olabilecek olayların üzerine cesaretle gitmeyi başardı. Hiçbir çıkar grubunun sözcüsü olmadı, işini yaparken sadece toplum yararını gözetti. Tehditlerden, kovuşturmalardan yılmadı. Sözünü sakınmadı, kimsenin söylemeye, yazmaya cesaret edemeyeceği şeyleri yazdı, söyledi… Halkın haber alma hakkını her şeyin üzerinde tuttu.
Bunlar 1000 günde başardıklarımız. Ama bilançonun negatif yönleri de var.
Aradan geçen 1000 günde Radikal’i yalnızca aydınların ve toplumun öncü kesimlerinin değil geniş kitlelerin de okuduğu bir halk gazetesi haline getirmeyi başaramadık. Toplumun her kesimine eşit uzaklıkta (ya da eşit yakınlıkta) bir yayın politikası izleyemedik. İstemeyerek de olsa yeterince doğrulanmamış haberler verip, yazdıklarımızın bir süre sonra yalanlanmasına da engel olamadık. Ama böyle durumlarda başka hiçbir gazetenin gösteremeyeceği bir cesaretle cevap ve açıklama hakkına saygılı olduk. Eleştiriden ve özeleştiriden çekinmedik.
Önümüzdeki yeni bin güne eksikliklerimizin neler olduğunu bilerek giriyoruz. Bundan sonraki işimiz bunları gidererek Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu mükemmel bir referans gazetesi olma yolunda ilerlemektir.
Gazeteler dışardan bakıldığında bir tek kişinin damgasını taşısa da aslında büyük bir ekip çalışmasının ürünüdür. Gazeteci arkadaşlarımın özverili çalışmaları olmasaydı Radikal bugünkü başarısına asla ulaşamazdı.
Büyük bir aileyiz. Biz gazetecilerin işi bittiğinde matbaalarda ve Yaysat’ta çalışan arkadaşlarımızın mesaisi başlıyor. Başarımızda onların payını da teslim etmem gerek. Bütün nazımızı çeken idari ve mali personelin katkılarını da unutmamalıyız.
Hatalardan ve eksikliklerden de elbette sadece ben sorumluyum.