PARİS-Yılların geçtiğini kolayca anlamamızı sağlayan ‘kerteriz’ noktaları insandan insana değişiyor. Sanıyorum futbol meraklıları için de geçerli olan ve başka insanlara çok fazla şey ifade etmeyen bir yol var.
Çok yıllar önce futbolcular bizim için ‘amca’ kategorisindeydi. Babam, kardeşlerimle birlikte beni Ankara’da Bankan Oteli’nin berberine götürürdü. Berbere gitme günümüzün Fenerbahçe’nin Ankara deplasmanına çıkmasıyla çakışması elbette bir tesadüf değildi. Orada tıraş olma bahanesiyle Lefter’i, Şenol’u, Birol’u, Çan’ı görür, Hazım Amca’nın (gençler hatırlamaz, kaleden kaleye gol atan eski Fenerbahçe kalecisi Hazım) elini öperdik.
Yıllar geçtikçe futbolcular amcalıktan abiliğe geldiler. Sonra benim yaşıtlarım futbolcu oldu. Şimdi futbolcular bana ‘abi’ diyorlar. İçlerinde bana ‘amca’ deseler de yadırganmayacak olanlar bile var…
Dünya Kupası’nın final turlarını izlemek için dün Paris’e geldim. Yılların nefes almadan hızla ilerlediğini bir kez daha anlıyorum, Dünya Kupası’nı izlerken.
Bugünkü Arjantin’in teknik direktörü ‘El Kaiser’ Daniel Pasarella bizim gençliğimizde sıkı bir futbolcuydu. İngiltere maçından sonra kendisini yeşil çimlerin üzerine sevinçle atışını televizyonda izlediğim zaman eski günler geldi aklıma.
1978 yılındaki ‘Mundial’de Pasarella Arjantin Milli Takımı’nın en iyi defans oyuncusuydu. 0 yıllarda iktidarda General Videla vardı ve askeri cuntanın futbolu kendi iktidarının devamı için kullanıyor olması nedeniyle hepimiz Arjantin’den nefret ediyorduk.
Dünya Kupası’nın organizasyon komitesinin başında da bir general vardı. General Actis bir suikasta kurban gidince Arjantin cuntası ‘kirli savaş’ı başlatmak için iyi bir bahane buldu. 11 binin üzerinde askeri rejim muhalifi öldürüldü. Gece evlerinden alınan birçok kişinin, askeri uçaklardan River Plate stadına atılarak öldürüldüğü anlatılıyordu.
Pasarella River Plate’de oynuyordu o yıllarda. Arjantin’i Dünya Şampiyonu yapan unutulmaz takımın da değişmez oyuncusuydu. Şimdi o yılları biraz hüzünle hatırlıyor. “0 zamanlar neler olduğunu bilebilseydik hiçbirimiz Arjantin formasını giymek istemezdik” diyor.
Pasarella, Maradona’nın dünya futboluna damgasını vurduğu 1986 kupasında da vardı ama sakatlığı onu çoğu zaman yedek kulübesinde tuttu. Yine de bu özelliği ona futbol tarihine geçme imkânını veriyor. Futbolculuğunda iki kere dünya kupası kazanan takımın oyuncusuydu ve şimdi bir başka dünya kupasında aynı takımın teknik direktörü. Bugüne kadar futbolculuğunda dünya kupasını kazanıp da bir dünya kupasında takımının başında olabilen ondan başka sadece iki kişi var. Brezilyalı Mario Zagallo ve Alman Franz ‘Kaiser’ Beckenbauer.
Ne ilginç bir tesadüf ki Pasarella’nın da taraftarlar arasındaki lakabı Beckenbauer ile aynı: Kaiser!
Sadece Arjantinli erkeklerin başarabildiği biçimde çok sıcak havalarda bile takım elbiselerin içinde terlemeden ve şıklığı bozulmadan takımını yönetiyor.
Pasarella’ya yöneltilen en büyük eleştiri takımını bir diktatör gibi yönetmesi. Oyuncularının tıraşlarına bile karıştığı ileri sürülüyor ama dünya kupası için saçlarını kestiren Batistuta gibi oyuncular “ben zaten kestirecektim” diyerek teknik direktörlerini eleştirilerden korumaya çalışıyorlar.
Arjantinli şair Carlos Ferreria 1978 Mundial’inden sonra şöyle yazmıştı:
En kötü tarafı sonuydu / onursuz ve şaşkın halde / o cesetler geri dönüyordu / nehir yataklarına / toplu mezarlara / başlarını sallayarak / ve unutuluş şarkıları söyleyerek…
Galiba bu Dünya Kupası’nın en iyi tarafı hiçbir diktatörün futbolu ve futbolcunun başarısını kendisi için kullanamayacak olması… Nijerya diktatörü kupanın başladığını bile göremeden öldü, Yugoslavlar elendi, çeyrek finale çıkan 8 ülkede de demokrasi var…
