t24.com.tr

“Altı lider birlikte yönetelim” fantezisi

Altılı Masa liderlerinin bu ayın sonunda ya da önümüzdeki ayın başında bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde anlaşıp, bunu kamuoyuna açıklayacakları söyleniyordu.

Ama galiba öyle olmayacak, bunun için “seçim kararı” beklenecekmiş.

SP Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan’ın “kesin seçim tarihi açıklandığında adayımızı açıklarız” sözleri Masa’nın ortak fikriyse, muhalefetin ortak adayının kim olduğunu öğrenmek için Mart ayının sonunu da bekleyebiliriz. Eğer seçim zamanında yani 18 Haziran’da yapılacak ise Nisan sonuna kadar beklemek de gerekebilir.

Bunun akıllı bir yöntem olmayacağını söylemeliyim, daralan zaman herkesin tanıdığı, bildiği adayın işine yarar.

Yeni vaatler ile toplumun karşısına çıkacak yeni adayın zamana olan ihtiyacı her zaman daha fazladır.

Masa liderlerinin konuşmalarından da anlıyorum ki seçilecek Cumhurbaşkanı, “olağanüstü yetkilerle donatılmış yetkisiz bir Cumhurbaşkanı” olacak.

Masa’da seçimi kazanacak adayın, “ülkeyi liderlerle birlikte yönetmesi” üzerine anlaşmaya varılmış.

Sızan haberlere göre stratejik kararlarda parti liderlerinin de Cumhurbaşkanı gibi imza yetkisi olacakmış.

Anayasa’nın kendilerine vermediği bir yetkiyi liderler nasıl kullanabilecekler, pek anlayabilmiş değilim.

8 Kasım 2021 günü, yani bundan tam 14 ay önce liderlerin böyle bir eğilimleri olduğunu anladığımda yazdığım yazıdan bir parça aktaracağım.

Buyurun, okuyalım:

“Recep Tayyip Erdoğan’ın anketlerde eski oyunu alamıyor olmasına güvenerek, “liderlerin sözünden çıkmayacak, ülkeyi ittifak liderleriyle birlikte yönetecek” bir adayı ortaya sürmek, Erdoğan’a aradığı fırsatı vermek olur.

Beğensek de beğenmesek de bugünkü Türkiye’nin gerçeği, güçlü yetkilerle donatılmış bir tek adam yönetiminin Cumhurbaşkanı’nı seçecek olmamız.

Meral Akşener’in “seçelim, temsili görev yapsın, yardımcısı onun yetkilerini Başbakan gibi kullansın” tezi, bu gerçeği ihmal ediyor.

Üstelik unutmayalım ki Cumhurbaşkanı Yardımcısı sıfatını taşıyacak o kişi “atanmış” olacak, “seçilmiş” değil!

Davul kimin boynundaysa, tokmağın da onun elinde olmasını gerektiren bir sistem bu.

Bu Anayasal gerçeği yok sayarak, fantezi peşine düşmek, Erdoğan’a “bir beş yıl daha buyur sen yönet” demenin Türkçe olmayan versiyonu olabilir.

Kılıçdaroğlu, seçilecek Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kullanırken, liderlerle birlikte hareket etmesi gereğinden de söz ediyor.

Bu seçilecek Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi yönetmesin, yetkilerini bizimle paylaşsın demek.

İttifak, eğer ortak bir aday belirleyecek ise önce iktidarı alınca neleri yapacağını genel ilkeler çerçevesinde, sonra da daha kapsamlı uygulama politikaları şeklinde tespit etmiş olmalı.

Elde böyle bir yol haritası olduğu zaman yetkilerini bu doğrultuda kullanmayan, bundan sapmaya çalışan Cumhurbaşkanı’nı yola getirecek güç de TBMM’nin elinde var.

Liderler, Türkiye’de idare ve yargıdaki tahribatın restorasyonunu da gerektiren işler, içinden çıkılmaz günlük pazarlıklarla yürütebileceklerini sanıyorlarsa feci halde yanılıyorlar.

Seçilecek ortak adayın, ittifak protokolüne ve uygulama planlarına uymasını sağlamanın yolu güçlü TBMM’den geçiyor.

Bugünkü TBMM çoğunluğu elindeki gücü gönüllü olarak Recep Tayyip Erdoğan’a vermiş durumda.

Millet İttifakı liderlerinden şimdi beklememiz gereken, TBMM’de güçlü bir çoğunluğu elde etmeye de odaklanmalarıdır.

Güçlü TBMM, yenisi de seçilse, eskisi de seçilse Cumhurbaşkanı’nın bazı olağanüstü yetkilerini kullanmasını denetleyebilir.

Evet, bugünkü sistemimiz güçler birliğine dayanıyor ancak kendi gücüne sahip çıkacak bir TBMM, dengenin sağlanmasında önemli bir mesafe alınmasını sağlayabilir.”

Evet, bunu bugünkü Anayasa ile bile gerçekleştirebilmek mümkün.

Bir kez daha hatırlatayım dedim.

——————————–

HDP’liler başka bir ülkede mi yaşayacaklar?

HDP Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP’nin kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkaracağını söyledi.

Gerçi daha sonra HDP Grup başkanvekilleri Saruhan Oruç ve Meral Danış Beştaş bu açıklamayı “bizimle müzakere edilirse ortak adayda elbette buluşmak isteriz” diye yumuşattılar.

Selahattin Demirtaş da yaptığı açıklamada “vebal muhalefette, sorumluluk muhalefette, çözüm de muhalefette” diyerek uzlaşmaya kapıyı açık bıraktı ama “yürü HDP, yolun açık olsun” demeyi de ihmal etmedi.

Ciddiye alınabilecek araştırmaların tümü gösteriyor ki önümüzdeki, Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda, AKP lideri ağzıyla kuş tutsa yüzde 40’ı geçemeyecek. Deyin ki araştırmalar 2 puan da yanılıyorlar, 38 – 42 aralığında bir oy alabilecek anlamına gelir.

Geriye kalıyor yüzde 58 – 62, ortalamasını alalım yüzde 60.

Normal şartlar altında küçük de olsa bir heyecan uyandırabilecek bir aday, onu rahatça yenebilir anlamına geliyor bu.

Ama Altılı Masa’nın ne yapacağı, nasıl bir aday seçeceği belli değil.

HDP adayı Selahattin Demirtaş geçen seçimde yüzde 8,4 oy almıştı.

Bu seçimde gösterecekleri aday kimdir bilmiyorum ancak Demirtaş kadar popüler ve lider karakterli olamayacağını, HDP dışındaki seçmenlerden oy alamayacağını varsayabiliriz.

Bu yüzde 9’u geçemeyecekleri anlamına gelir.

Geriye kalır yüzde 51.

Gerekli imzayı toplamayı başarırlarsa Muharrem İnce’nin, Doğu Perinçek’in, Mustafa Sarıgül’ün, Ümit Özdağ’ın da seçime katılacaklarını varsayarsak ilk turda hiçbir aday yüzde 50 + 1 oyu bulamaz.

Erdoğan’ın planı da zaten seçimi ikinci tura bırakmak ve arkasında kemikleşmiş durumda bulunan yüzde 40 oyun üzerine İslamcı muhafazakâr oylardan kayacak olanları da ekleyerek muhalefetin adayından bir oy fazla alarak yeniden seçilmek.

Bu şu demek:

·      Bir beş yıl daha bu otokratik rejim, baskısını arttırarak iş başında kalır.

·      Yargının bağımsızlığını, polisin tarafsızlığını filan artık temelli unutun demek.

·      Belki de bir daha hiçbir zaman normal seçim yapamayacak olmak demek.

Bunun sonuçlarını ve eziyeti Türkiye’de demokrasi isteyen her kesim yaşayacak ve onların içinde kuşkusuz ki HDP seçmeni de var.

Altılı Masa, Erdoğan’ın kendilerine çizdiği politika alanının dışına çıkabilecek cesarete sahip değil, bunu artık anladık.

Onun için HDP ile dirsek temasından bile kaçınıyorlar.

Belki Kemal Kılıçdaroğlu ile bir temasları varsa da diğer muhalefet liderleri özellikle de Meral Akşener buna yanaşmıyor.

Altılı Masa, bu süreçte birçok hata yapıyor ama konu Türkiye’de yeniden demokrasinin gelişmesini konuşabilir hale gelmek ve artık nefes alabilmek ise her halde onlardan başka seçenek de yok.

HDP, en azından belediye başkanlarının sorgusuz sualsiz görevden alınmayacakları, milletvekillerinin uyduruk suçlamalarla dokunulmazlıklarının kaldırılmayacağı, bütün meselelerin oturup insanca konuşulabildiği bir Türkiye istiyorsa, marifet Temel fıkrasındaki gibi “sen beni tanımıyorsan ben de seni tanımıyorum” demek değil.

Vebal, sorumluluk ve çözüm, Altılı Masa’nın olduğu kadar HDP’nin de elinde.

Elbette, otokratik bir Türkiye’yi, demokratik bir Türkiye’ye tercih etmiyorlarsa.

—————————-