Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bakan kendisini mi kandırıyor, vatandaşı mı?

Bakan kendisini mi kandırıyor, vatandaşı mı?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Adana’da esnaf ziyareti sırasında Suriyeli sığınmacılar ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:

“Türkiye’nin sınır ötesi harekâtında bir terör devleti kurulmasına engel olacaksak bu bedele katlanacağız. Şimdi boşluk buldukça, temizledikçe oraları peyderpey gönderiyoruz. Biraz daha dişimizi sıkacağız. 2023’ten sonra bunların hiçbirisi kalmayacak. Mesele sadece Suriyelilerin can güvenliğini korumak değil, bizim sınır ötemizi korumak. Türkiye burada 5 milyon Suriyeliye sadece merhametinden dolayı bakmıyor. Bunu iyi bilmek lazım.”

Derya Hanım, memleketi ne zaman teşrif etti, merak ettim.

Suriyeli sığınmacılar sorununun doğmasının nedeni ile Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kurulmasının yolunun açılmasının nedeni aynı: Suriye’deki rejime karşı başlayan küçük bir ayaklanmayı, Obama yönetiminin gazına gelip bir iç savaşa çevirme hatasına düşmüş olmamız.

Daha basit ifade edecek olursak, Erdoğan – Davutoğlu yönetiminin, ideolojik körlüklerinden kaynaklanan artık düzeltilmesi çok zor hatası!

Sığınmacılar, Suriye’nin kuzeyinde PKK devleti kurulacak diye Türkiye’ye kaçmadılar.

Onları Türkiye’ye sığınmak zorunda bırakan gelişmeler, orada bir özerk yönetim bölgesinin kurulmasının yolunu açtı.

Hatırlayalım, iç savaşın ilk günlerinde Suriye rejimi, Türkiye sınırından çekilirken Kürtlerle savaşmadı. Rejimin bayrağının yanına sarı – kırmızı – yeşilli bayrak çekilirken, bu işin nereye varacağını öngörmek de her halde Türkiye’yi yönetenlere düşen bir görevdi.

Öte yandan Bakan Yanık, doğru da söylemiyor. Ya da bizimle aynı ülkede yaşamıyor.

Her araştırma gösteriyor ki Suriye’de her şey yoluna girse bile sığınmacıların en fazla yüzde 25’i geri dönecek.

Kayıtlı 3 milyon 650 bin sığınmacı var. Kayıtsızlarla birlikte toplam sayının 5 milyon olduğu söyleniyor ama bu bir tahmin. Gerçek rakamı, resmi rakam olarak kabul etsek bile Türkiye’de kalacak Suriyeli sığınmacı sayısı 2,5 milyon kişiden fazla olacak.

Kaldı ki 1 milyona yakını artık Türkiyeli. Burada doğdular, büyüdüler ve Suriye ile ilgili tek bir anıları bile olmayan 0 – 9 yaş arası çocuklar.

Suriye’de de her şeyin yoluna gireceğini gösteren bir gelişme görünür gelecekte olmayacak.

Bakan milleti ve kendisini “2023’ten sonra geri dönecekler” diye kandıracağına, bu insanların, Türkiye toplumuna nasıl uyum sağlayacağını düşünmeli, bunun politikalarını geliştirmeli.

——————————-

“Bazıları” işini bilir!

Katma Değer Vergisi’nde tahsilat oranı yüzde 31’e kadar düştü.

Yani tüccar ve esnaf, malını satarken son tüketicilerden tahsil ettikleri KDV’nin üçte birini devlete ödüyor, gerisini cebe indiriyor!

Bütün vergi kalemlerinde ciddi bir tahsilat sıkıntısı var.

Normal zamanda tahakkuk eden verginin yüzde 80’i toplanabiliyormuş, bu rakam Ocak – Haziran döneminde yüzde 40’ın altında.

Pandemi döneminde, ekonomik faaliyet daha da daralmıştı ancak tahsilat oranı bundan yüksekti. (Yüzde 69)

Mehmet Kaya’nın Dünya Gazetesi’ndeki haberine göre tahsilattaki azalmanın iki nedeni var:

İşletmelerin, tahakkuk eden vergiyi ödemeyip bunu düşük maliyetli bir finansman kaynağı olarak kullanmak istemeleri ve vergi affı beklentisi.

Vergiyi ödememek, eğer karşınızda ciddi bir devlet varsa düşük maliyetli bir finansman kaynağı olmaz.

Faizin yanı sıra bir de ceza ödersiniz; bu bir “müdebbir tüccar” işi olamaz.

Ama bizim devletimiz, söz konusu vergi olduğunda daha çok vergisini ödeyene şahindir.

Vergisini ödeme alışkanlığı olmayanlar bilirler ki seçimler yaklaşırken vergi ve ceza gibi yükümlülükleri ödemek enayilerin işidir.

Mutlaka seçim öncesi bir vergi affı çıkar, ödemeyenler için vergi, neredeyse sıfır maliyetli bir finansman kaynağı haline dönüşür.

“Müdebbir tüccar” bunu bilir.

Bir not da Dünya gazetesi yöneticilerine: Bu çok önemli haberin içine Bendevi Palandöken’in demeci nasıl karıştı? Bir ekonomi gazetesi haberlerine daha çok titizlenmeli.

————————–

Haberimiz mi yoktu, aklımız mı?

NATO’nun “Destek ve Tedarik Ajansı” (NATO Support and Procurement Agency) isimli bir yan kuruluşu olduğunu bilmiyordum, yeni öğrendim.

Böyle bir kurum varmış ve Yunanistan’a 11 yıldır, her yaz orman yangınları ile mücadele için uçak ve helikopter desteği veriyormuş.

Bu yıl da bu destek çerçevesinde 11 uçak ve 29 helikopterden oluşan bir yangın mücadele filosu, Yunanistan’daki 20 bölgeye konuşlandırılmış.

Kuşkusuz ki yararlı bir faaliyet ve Yunanistan da tıpkı bizim gibi coğrafi olarak orman yangınlarına hassas bir ülke.

Kendi bütçesiyle bu çapta bir mücadeleyi sürdürebilmesi zor, yardım alması normal.

Bildiğim kadarıyla NATO’ya üye ülkeler milli gelirlerine göre bir pay ödüyorlar ve Türkiye birçok NATO üyesinden daha büyük ekonomisi nedeniyle kendisine göre daha zengin ülkelerden daha yüksek “üyelik aidatı” diyebileceğimiz ayni ve nakdi pay ödüyor.

Ve geçen yıldan beri bildiğimiz bir gerçek de var ki orman yangınlarına havadan müdahale konusunda ciddi bir yetersizliğimiz de var.

Coğrafya çok büyük, uçak ve helikopter sayısı sınırlı!

Merak ettim, böyle bir NATO desteğinden Türkiye’nin haberi yok muydu?

Haberimiz vardı da yardım istemeye tenezzül mü etmedik?

Her iki durum da ileri derecede aptallığa işaret ediyor olmalı.

Milli Savunma Bakanı, eli değdiğinde bu konuların NATO’da gündeme gelip, gelmediğini, nasıl bir tutum içinde olduğumuzu açıklar mı acaba?

————————