Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Beceriksiz ve başarısız yönetimin siyasi sorumlusu

Beceriksiz ve başarısız yönetimin siyasi sorumlusu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, deprem bölgesinde yaşanan sorunların dile getirilmesine çok kızdı.

“Böylesi büyük felaketlere hazırlıklı olabilmek mümkün değildir” dedi.

Bu nedenle eleştiri yapanları da “siyasi çıkar uğruna kampanya yürüten çirkefler” olarak niteledi.

Cumhurbaşkanı olmasa ağzını daha da bozabilirmiş, öyle dedi; bu bozulmamış hali oluyor yani.

Askerin özellikle enkaz kaldırma işinde hemen sahaya çıkmamasını eleştirenleri “şerefsiz” diye suçladığına göre “iyi ki Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlayıp, diline hâkim olmuş” diye düşündüm.

Söyleyeceği sözleri yayınlayacak kanalları RTÜK kapatmak zorunda kalırdı çünkü.

Aslına bakarsanız söyleyeceği sözlere hâkim olmaya çalışanlar arasında bir sıralama yapsak Erdoğan’ı arka sıralara koymamız gerekir.

Çünkü o bu tür sözler nedeniyle sadece ayıplanabilecek bir konumda, biz sıradan vatandaşlar ise bu nedenle hapse de girebiliriz, polis karakola da çekebilir vs.

Onun için bizim durumumuz daha zor.

Ancak eleştiri hakkımızı kullanabiliriz ve bundan da şahsen ben vazgeçecek değilim, mesleğim bunu gerektiriyor.

Deprem bölgesinde çok sorun var ve o sorunların bir tek sorumlusu var: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Çünkü tek adam yönetimi getiren Anayasa için destek ve seçilmek için oy isterken “yetkiyi bu kardeşinize verin ondan sonra şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” diyen kendisiydi.

Şimdi “yetkili kardeşimiz” olarak deprem bölgesine yardım ve kurtarma ekiplerinin geç müdahalesinin hesabını vermek zorunda.

Çünkü devletin bu konuyla ilgili birimlerinin başına yöneticileri o seçti ve o yöneticilerin beceriksizliklerinden de bizzat sorumlu.

Buna kısaca “siyasi sorumluluk” diyoruz.

Ve bugün Türkiye’yi yönetmenin siyasi sorumluluğu da doğrudan Cumhurbaşkanı’na ait.

Üzeri teflon kaplıymış gibi davranma hakkı yoktur.

Sorumlu olup hesap vermesi gerekenler, sorumluluklarının gereklerini yerine getiremeyenlerdir, bu durumu eleştirenler değil.

Cumhurbaşkanı “çirkef siyaseti” diyor ama unutmamalı ki siyaset, sorunları çözmek için yapılır.

İktidar sorunlara kendince çözümler üretir, muhalefet de bu çözümlerde gördüğü yanlışları söyler.

Demokrasilerde işler böyle yürür.

İktidar, ülkenin yönetiminden siyaseten sorumludur.

“Şahsı”, 20 Mayıs 2014 günü ne demişti?

“Bu ülkenin başbakanı olarak açıkça ifade ediyorum ki, Dicle’nin kenarında kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır.”

“Dicle’nin kıyısında kaybolan kuzudan” kim sorumluysa, deprem bölgesinde çalışmayan GSM şebekesinden, geç kalan enkaz kaldırma ekiplerinden, insanların aç ve açıkta kalmasından da o sorumludur.

AFAD’ın afetle mücadele işlerini yürüten dairenin başına “imam hatiplidir” diyerek tecrübesiz bir ilahiyatçıyı tayin ediyorsanız, zaten ölenler için dua etmekten başka seçeneğiniz kalmaz.

Deprem çok geniş bir alanda etkili oldu, bu doğru. Çok şiddetliydi, bu da doğru.

Yardım kamyonlarının ilk gün deprem bölgesine varamaması ve karda kapanan yollarda kalmasının sorumlusu kimdi peki?

O yolları açık tutmak gerektiğini, o kentlerin valisi, karayolları müdürü ve bilcümle resmi zevat bilmiyor muydu?

Onları o makamlara kim tayin etti?

Bölgede depremin eli kulağında olduğu bir sürpriz değildi.

Böyle hassas yerleşim birimlerinde depreme dayanıklı depolar inşa etmek, depoları gerekli kurtarma ve ihtiyaç malzemeleriyle doldurarak hazır tutmak kimin sorumluluğuydu?

Deprem bize gösterdi ki devletin önemli kurumları bu işte hemen harekete geçemediler.

Çünkü o kurumlarda önemli mevkileri geçtim, sıradan bir şube müdürlüğü bile siyaseten uygun olana tahsis ediliyor, işi bilene, layıkıyla yerine getirecek olana değil.

İmam hatipten mezun olmak, partiden bir kartvizit sahibi olmak, cuma namazlarında boy gösterip, mümkünse bir tarikata ilişmek, kamuda görev almak için “yeterli şart” haline gelmiş durumda.

O kişi o işi hakkıyla yerine getirecek bilgiye, donanıma sahip mi? Bu kimsenin umurunda değil.

Zaten bulundukları makamlara böyle tercihler ile gelmiş kişilerin, işlerini yapmak gibi bir dertleri de yok.

Biliyorlar ki onları eleştirirseniz, Cumhurbaşkanı arkalarında duracak.

Adamını kimselere “yedirtmeyecek”!

Bunların hepsi, siyasetin eseridir, siyasi kararlarla gerçekleşir.

Onun için muhalefetin bu siyasi durumu eleştirmesi de “çirkeflik” değildir.

Demokrasilerde işler böyle yürür.

Yönetenlerin siyaseten sorumlu olmadıkları düzenler, totaliter, faşist rejimlerdir.

Sadece öyle ülkelerde siyasi eleştiri hoş karşılanmaz, zaten siyaset de yasaktır.

İstedikleri de bu galiba: Hiç kimseye hesap vermeden, memleketi keyfine göre yönetmeye devam edebilmek!

—————————————

Yandaş medya olmak çok zor

Türkiye’yi yöneten kadronun deprem yönetiminde sınıfta kalması en çok yandaş medyayı gerdi.

Bu da haliyle gülünecek durumlara yol açıyor.

Önceki gün Yeni Şafak gazetesi İnstagram hesabında “Deprem Bölgesi Almanya Büyüklüğünde” başlığı ile bir paylaşım yaptı.

Almanya haritası ile deprem bölgesinin haritalarını da yan yana koymayı da ihmal etmemişler.

Ancak küçük bir hile var: Haritaların ölçekleri farklı olduğu için Almanya ile deprem bölgesi eşit büyüklükteymiş gibi görünüyor.

Böylece akılları sıra vatandaşlara deprem yardımlarının geç ulaşmasını mazur göstermeye çalışıyorlar.

Deprem bölgesi yaklaşık 110 bin kilometre kare.

Almanya’nın büyüklüğü 358 bin kilometre kare.

Keşke biraz daha küçük atsaydınız mesela Bulgaristan ile kıyaslasaydınız daha doğru bir kıyaslama olurdu.

Ama onlar Türkiye’yi, Almanlar kadar kıskanmıyorlar sanırım.