Bir kere de adamın dediğini yapın
Murat Uysal Bey, merak etmeyin bundan daha fazla batamayız zaten, Erdoğan’ın istediğini yapın, görelim ne olacak!
Bir kez daha inandım ki para piyasaları ile ilgili işlerde çalışanlara zaman içinde bir haller oluyor.
Ne haller oluyor, tam bilemiyorum. Bir tür “saflaşma” mı desem, “gerçeklik yitimi” teşhisi mi koysam, karar veremedim.
Bu ikisinin arasına birçok başka tanım da koyabilirim ama ayıp olur, içlerinde eski sınıf arkadaşlarım da var, maç arkadaşlarım da, meyhane müdavimleri de!
Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınıp, yerine bir başka “yes man” tayin edilmesinden sonra söylediklerine, merak ettikleri şeylere bakarak söylüyorum bütün bunları.
Yoksa hepsi okumuş çocuklar, Allahları var, okulda benden de çalışkandılar. Ben gittim sınava girmeden gazeteci oldum, bunların hepsi iki turlu (yazılı – sözlü) meslek memuru sınavı kazandılar, düşünün yani!
Faik’in (Öztrak) itelemesiyle böyle bir sınava ben de gireyim diye düşünmüştüm ama sadece yazılıda sorumlu olunacak hatırladığım kadarıyla 16 hukuk dersi vardı, maliye, muhasebe, para – banka, ekonomi de ekstrası! Yani SBF’de dört yılda okuduğun bütün derslerden bir kez daha önce yazılı, sonra sözlüye giriyordun.
Şimdi sizlere garip geliyor olabilir ama eskiden Merkez Bankası’na da böyle bir sınavla girilirdi.
Sadece ona değil bütün kariyer mesleklerine böyle girilirdi.
Akrabalık, siyasi yakınlık sökmez, hak eden sınavı kazanır, sonunda kamu kesiminde genel müdür, müsteşar böyle olunurdu. Siyasete girenlerin bakan olduğu da çok görülmüştü.
Şimdi gördüğünüz gibi sadece Halk Bankası’nda geçmiş bir bankacılık kariyeri, Merkez Bankası’na guvernör olmak için yetiyor.
Ve bizim “para piyasaları uzmanları” ve “ekonomi yazarları” arkadaşlarımız Merkez Bankası’nın bağımsızlığını yitirme görüntüsünün ekonomiye vereceği zararları anlatma yarışı içindeler.
İyi de görevden alınan müdür göreve getirildiğinde de aynı şeyleri söylememiş miydiniz?
Şimdi bu Murat Bey kardeşimiz de yakında görevden alınırsa, yine aynı şeyleri mi söyleyeceksiniz?
Onun için diyorum ya bir “gerçeklik yitimi” var.
Çünkü Merkez Bankası, AKP iktidarında çok uzun süredir böyle yönetiliyor.
Yine öyle olacak. Recep Tayyip Erdoğan’ın dediklerini yapmazsa bu da görevden alınacak.
Nitekim Reis öyle söyledi: “Defalarca faizleri indirmesini söyledik, gerekeni yapmadı!”
Havasından mı, suyundan mı, nedendir bilinmez, Merkez Bankası’na bu amaçla gönderilen bir süre sonra söz dinlemez hale geliyor, faiz filan inmiyor.
Neymiş, faizleri indirmek memlekete zarar verirmiş.
Siz Recep Tayyip Erdoğan’dan iyi mi bileceksiniz? Senelerdir adam ne derse tersini yapıyorsunuz, bir kere de istediğini yapın.
Murat Uysal Bey, merak etmeyin bundan daha fazla batamayız zaten, Erdoğan’ın istediğini yapın, görelim ne olacak.
Belki de Erdoğan haklı çıkar ve dünyada merkez bankacılığının önüne yeni bir ufuk açılır, artık hepimizin gına getirdiği moneterist politikalardan da tamamen kurtuluruz.
SETA acaba neyin ve kimin uzantısı?
“Uzantı” kelimesinin anlamını bilmeyen yoktur. Bir şeyin, kendisinden ayrıymış gibi görünen ama onunla aynı özellikleri taşıyan parçası anlamına gelir.
Bilgisayarlar hayatımıza girdiğinden beri dosyaların hangi sistem ile çalıştıklarını gösteren harf grubuna da uzantı diyoruz.
Ama uzantı, kendi anlamının ötesinde esrarengiz bir kelimedir.
Türkçede böyle acayip kelimeler var.
Birisi hakkında bu kelimeyi bir sıfat olarak kullandığın zaman gözünün önünde canlanacak şey yakaları kalkık siyah pardesü giymiş, siyah gözlük takmış, siyah fötr şapkalı bir adamdır ki her şeyi yapabilir.
Bir tür casus çağrışımı yapar, ortalık karıştırıcı olarak algılanır vs.
SETA diye bir “AKP tarzı düşünce kuruluşu” var.
Bu kuruluş bir rapor yayımladı: Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları!
Yabancı yayın organlarının Türkiye’de çalışan mensupları ile ilgili bir fişleme raporu bu.
Bir yandan bu arkadaşlar hakkında bir tür “casus algısı” yaratmayı hedefliyor, diğer “yandan bu fişlemeleri ne güzel yaptık, bu işi bize bırakın, buna bir çeki düzen verelim” diye göreve talip oluyor.
Ben raporda adı geçen gazeteci arkadaşlarımın yerinde olsam SETA’cılara “uzantı senin babandır” derdim.
Rapor hakkında yazılıp, çizilenleri okumuş olmalısınız. Bildiğin “medya andıcı” bu, gazetecileri hükümetin ve malum çevrelerin hedefine koyan, tasfiye etmeyi amaçlayan bir andıç.
Ben de haliyle merak ettim: Gazeteci arkadaşlarımıza uzantı diyen bu kuruluş, kimin ve neyin uzantısı diye!
İnternet sitesine girdim, ne mali kaynakları belli, ne nasıl yönetildikleri.
Ankara, İstanbul, Washington, Berlin ve Kahire’de büroları var.
Yüzlerindeki kılsal uzantıları bir süredir kesilmemiş ve çene çevrelerinde toplanmış çok sayıda erkek çalışanı da var, neredeyse hiç kadın yok. (Ben üç kadın tespit edebildim.)
Şimdi bu kadar bürosu ve bu kadar uzman çalışanı olan bir kuruluş, üç kuruş parayla dönmez.
Fakat internet sitelerinden sponsorlarının kim olduğu, giderlerinin kimler tarafından karşılandığı gibi bilgiler yok.
O zaman ben de haliyle merak ediyorum: Acaba bu SETA kimin uzantısı?
Harcamaları nasıl ve kim tarafından karşılanıyor?
Gelir kaynakları şeffaf olmayan bir “düşünce kuruluşu”, dünyanın neresinde olursa olsun kuşku uyandırır.
Ben uyarmış olayım, bir an önce açıklasınlar ki bu araştırma kılığı altındaki andıçlar hangi amaçla yayınlanıyor öğrenebilelim.