Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Büyük bir oyun mu çevirmeye çalışıyorlar?

Büyük bir oyun mu çevirmeye çalışıyorlar?

Listelerde var ise hatayı kim yapmış olabilir? Oy kullanan vatandaşlar mı? Seçime giren partiler mi? İçişleri ve Adalet bakanlıkları mı, YSK ve il-ilçe seçim kurulları mı?

KHK ile kamu görevinden uzaklaştırılanların oy kullanamayacakları, oy kullandıkları için İstanbul’daki seçimin iptalinin gerektiğine ilişkin AKP başvurusu, YSK tarafından reddedildi.

Buraya kadar normal bir haber. Anormal olan kısmı şimdi başlıyor:

İki YSK üyesi, bu kararda karşı oy kullandı.

Yani iki yüksek yargıç, haklarında mahkeme hükmüyle kısıtlılık kararı verilmemiş insanların, idari kararlar ile seçme hakkının yok sayılabileceğini düşünüyor.

Zaten heyetin çoğunluğu, KHK ile kamu görevinden çıkarılanların “seçilme haklarının” olmadığına da karar vermişti.

Bu karar ve “seçme hakkını” da mahkeme kararı olmaksızın kısıtlamaya yönelik iki üye oyu bize YSK’nın nasıl bir kurum olduğu konusunda fikir veriyor olmalı.

Daha açık söyleyeyim: Ben, YSK’ya, Ekrem İmamoğlu kadar güvenmiyorum, onun da neden arada bir çıkıp “YSK’ya güveniyorum” dediğini anlayamıyorum.

YSK, MHP’nin başvurusu üzerine de İstanbul’da “kısıtlı seçmenlerin oy kullanıp kullanmadığının” araştırılmasını il ve ilçe seçim kurullarından istedi.

Maltepe İlçe Seçim Kurulu ise, aynı zamanda kamu görevlisi olmayan kişilerin, sandık kurullarında görevlendirildiği iddiasını araştıracak.

Seçimler ile ilgili kanun çok açık: Her iki konu da YSK’nın ve il-ilçe seçim kurullarının görev alanına giriyor.

Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın, gönderdikleri listeler üzerinden ilçe seçim kurulları tarafından oluşturulan listeler bunlar.

Birer nüshası zamanında siyasi partilere de verilmişti ki hata bulan itiraz etsin, hatalar düzeltilsin.

Bu listelerde var ise hatayı kim yapmış olabilir?

Oy kullanan vatandaşlar mı? Seçime giren partiler mi? İçişleri ve Adalet bakanlıkları mı, YSK ve il-ilçe seçim kurulları mı?

Vatandaşlar, bu sürecin hiçbir aşamasında yoklar.

YSK, referandum sırasında mühürsüz oy pusulalarının da geçersiz olduğuna, kanunun aksi hükmüne rağmen karar verirken gerekçesi neydi hatırlayalım: Sandık kurullarının hataları, vatandaşın oy kullanma iradesinin önüne geçmesin!

Peki şimdi vatandaşın ya da herhangi bir siyasi partinin müdahil olamayacağı bir hata nedeniyle vatandaşın oy kullanma iradesi ne olacak?

YSK, bu başvuruları, araştırma ihtiyacı duymadan reddetmeliydi.

Bir suç varsa bu vatandaşı ilgilendirmez, kamu görevlilerinin hatasıdır, onlar hakkında soruşturma yapılabilir.

Yukarıda YSK’nın yapısı hakkında bir fikir vermiştim.

Şimdi bu YSK, gerekli olmadığı halde il-ilçe seçim kurullarına talimat veriyor, iddiaları araştırması için!

Bir şeylerin dönmekte olduğunun farkındasınız herhalde!

Bir yandan seçimi yenilemek için gerekçeler uyduruluyor, diğer yandan kamuoyunun dikkati Kılıçdaroğlu’na yumruk, Hakkari’de terör saldırısı vs. ile dağıtılıyor.

Daha önce size Kaypak Sam numarasını anlatmıştım.

“Dolandırılacak kişinin dikkatini dağıtmak için küçük oyunlar çevirerek, büyük oyunun ortaya çıkmasını önlemek diye” tarif ediliyor.

Son günlerde yaşadıklarımız, YSK üyesi yüksek yargıçların arasında anayasal hakların kullanımının idari kararlarla sınırlandırılabileceğine inananların bulunması ve YSK’nın normal olarak doğrudan reddedeceği iddiaları araştırma peşine düşmesi!

Büyük bir oyunun gelmekte olduğunu düşündürtmüyor mu size de? Yoksa memleket havası beni paranoyak mı yaptı?

Bahçeli’ye biraz dağ havası iyi gelecek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin düşüncelerinde sanki bir kısa devre oluştu ve parazit yapıyor gibi bir durum var.

Geçen gün “İstanbul’da seçimin yenilenmesi beka meselesidir” dedi.

Buradan anlıyoruz ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazanması, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonunu getirebilecek bir tehdit oluşturuyor.

Ancak hemen burada bir nefes alalım ve Devlet Bahçeli’nin aynı konuşmadaki şu cümlelerini okuyalım:

“Üç büyük şehirde CHP’nin başını çektiği sorunlu ve şüpheli ittifakın sonuç alması elbette analiz edilmelidir. İstanbul, Ankara, İzmir büyükşehir belediyelerinin CHP’nin yönetimine geçmesi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne güvensizlik olarak görülmemelidir. CHP’nin ulaştığı sonuçlar abartılmamalıdır.”

Demek ki neymiş? CHP’nin aldığı bu sonucu abartmayacağız.

Ama kendisi bunu “beka meselesi” olarak görünce “abartmış” olmuyor!

MHP Milletvekili Cemal Enginyurt, ulumak için Tanrı Dağları’na giderken keşke Bahçeli’yi de götürseydi.

Enginyurt ile “kanon yapar mıydı” bilemem ama belki dağ esintisi ona da iyi gelirdi.

Yarbay Alkan da “şehit yakını” değil miydi?

Yarbay Mehmet Alkan’ı, kardeşi şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenazesindeki feryadıyla hatırlarsınız.

Yüzbaşı Ali Alkan, Şırnak’ta karakola yapılan terörist saldırı sırasında şehit olmuştu.

Şehit Yüzbaşı’nın Osmaniye’de düzenlenen cenaze töreninde, ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan “Burada yatan vatan evladı 32 yaşında. Daha vatanına, sevdiklerine doymadı. Bunun katili kim? Bunu sebebi kim? Düne kadar ‘çözüm’ diyenler bugün neden sonuna kadar ‘savaş’ diyor” sözleriyle gündeme gelmişti.

Alkan, daha sonra KHK ile ordudan ihraç edilmekle kalmadı, hakkında FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle soruşturma bile başlatıldı.

Yarbay Alkan’ın FETÖ’cü olup olmadığına mahkeme karar verecek.

Ancak avukatının açıklamalarına bakılırsa By Lock kullanıcısı değil, mahkeme dosyasındaki telefon numarası da ona ait değil.

Büyük olasılıkla birileri Yarbay Alkan’ı cezalandırmaya karar verdi, ordudan atmak da yetmedi, bir de FETÖ pisliğine bulaştırılmak isteniyor.

Yarbay’ın cenaze törenindeki bu sözleri, kamu ihaleleri ve kaynaklarıyla beslenen medyada günlerce eleştirildi.

Yarbay’ın “PKK’lı olduğunu” iddia edenler bile oldu.

O gün hiçbirinin aklına Yarbay Mehmet Alkan’ın “şehit kardeşi olduğu” gelmemişti.

Şimdi, hırsızlıktan sabıkalı bir saldırganın şehit yakını olduğu için hoş görülmesini istiyorlar.

Üstelik adamın şehit ile uzak yakın bir ilişkisi bile yok!

Birtakım zavallılar, Kılıçdaroğlu’nu yumrukladı diye adamın elini öperken, resmi sıfatları da olan tipler bu saldırganı aklama çabası içindeler.

Bugün bu saldırıyı kuvvetle eleştirmemelerinin, gelecekte çok daha vahim olaylara yol açabileceğinin bile farkında değiller.

İktidar hırsı akıllarını başlarından almış, gözlerine perde çekmiş.