İktidar için cinayete göz yumuyor
Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş, 30 Aralık 2022 günü, Türkiye’nin başkenti Ankara’nın göbeğinde planlı bir cinayete kurban gitti.
2024 yılının Nisan ayının son haftasında olduğumuza göre cinayetin üzerinden 1 yıl dört ay geçmiş.
Cinayette kullanılan tetikçi yakalandı. Cinayeti organize edenlerin de aralarında bulunduğu 22 kişi tutuklandı ki bunların arasında Özel Harekâtta görevli üç polis de var.
Ülkü Ocakları’nın eski yöneticilerinden tutuklu sanık Tolgahan Demirbaş’ın telefonundan kurtarılan bilgiler, Sinan Ateş’in takip edilerek yerinin bulunması talimatının Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım tarafından verildiğini gösteriyordu.
Bilirkişinin bu tespitine rağmen Ahmet Yiğit Yıldırım’ın ifadesi bile alınmış değil.
Sosyal medyada paylaştığı bir mesaj nedeniyle “delilleri karartabilir” diye insanları tutuklayan mahkemelerin ve savcıların ülkesinde oluyor bu.
Aradan geçen bu uzun zaman içinde olay ile ilgili iddianame de yazılamadı.
Ulaşılan her yeni delil ve olası şüpheli, soruşturmanın derinleştirilmesi sonucunu doğurmadığı gibi soruşturmayı yürüten savcıların değiştirilmesine yol açtı.
Çok açık görülüyor ki bu siyasi cinayetin çözülmesi, cinayeti azmettirenlerin, planlayıp, uygulayanların cezalandırılması istenmiyor.
Bir ülkede, bir siyasi cinayet örtbas edilmek isteniyorsa, bu istek kaçınılmaz bir şekilde siyasi iktidardan kaynaklanıyordur.
Siyasi otorite böyle bir cinayetin soruşturulup, sorumlularının ortaya çıkarılmasını istemiyorsa bir tek şey düşünebiliriz: İktidar, bu cinayetin ört bas edilmesinden bir yarar bekliyordur.
Siyasi gücünü koruyabilmek için siyasi cinayetleri örtbas etmeye yönelen iktidarların yönetimindeki ülkelerde hiç kimse güvende değildir.
Özellikle de muhalefet çevreleri, gazeteciler, sivil hak savunucuları siyasi iktidarın tehdidi altında demektir.
Silahlı bir tehdit hem de!
Erdoğan rejiminin çıkarları için hukukun eğilip bükülmesine, mahkeme kararlarına müdahale edilmesine ya da kararlarının uygulanmamasına alıştık sayılır.
Sinan Ateş cinayetiyle birlikte rejimin el yükselttiğini mi söylemeliyiz?
Hukuka güvenemeyeceğimiz gibi can güvenliğimizin korunacağına da güvenemeyiz.
Erdoğan, gelecekte iktidarı döneminde siyasi cinayetlere göz yuman bir yönetici olarak mı hatırlanmak istiyor?
Yoksa bu siyasi cinayeti ört bas girişimi, yargı içindeki güç çatışmasının bir sonucu mu?
Yargıtay’da başkanlık seçimini bloke eden siyasi güç gösterisi, cinayetin soruşturulmasında böyle mi tecelli ediyor?
Erdoğan rejimi, yargı konusunda geçmişte Fetullahçılara yakasını kaptırmıştı, sonucunu hep birlikte izlemiştik.
Bu yeni filmde Erdoğan başrolü kiminle paylaştığının farkında mı?
————————————-
Birlikte eğlenmeyi başaran bir kent
Renklerin insanların duyguları üzerinde etkisi olduğunu duymuşluğum var ama geçtiğimiz hafta sonunda Adana’da yaşananlara tanık olana kadar bunun kendi üzerimdeki etkisi ile ilgili bir fikrim yoktu.
Artık şunu biliyorum ki turunç rengi içimde neşe ve sevinç duygularını harekete geçiriyor.
Hafta sonunda Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı vardı.
Sokaklarda yaşanan her karnavalda olduğu gibi Adana’da da bir geçit töreni yapılıyor.
Kent adeta turuncuya boyanmış gibiydi. Birçok kişi turuncu giysiler giymişti. Kadınların başlarında turuncu taçlar ya da portakal çiçeğinden süsler vardı. Çocuklar mutluluktan çıldırmış gibiydiler. İnsanların yarattığı bir turuncu denizin içinden geçen karnaval kortejindeki araçlardan birindeydim.
Karnaval kortejinin geçtiği cadde ve sokakları dolduran Adanalıları izlerken hep beraber eğlenmeyi başarabilen bir kent diye düşündüm.
Sadece Adanalılar değil, caddelere, sokaklara park etmiş otobüslerin plakalarına dikkat ettim.
Festivalleri, ortak eğlenceleri yasaklayan valileri hatırladım.
Kendi kentlerinde eğlenceye aç insanların Adana’ya koştuklarına tanık oldum.
Ülkemizde insanları kılıklarına göre kategorize etmek gibi bir hastalığımız var.
Kılıklarına bakarak o sokakları dolduranların yarısını “modern” diye tanımlayacaksanız, diğer yarısını da rahatlıkla “muhafazakâr” diye tanımlayabilirsiniz.
Adana, hepsini bir ortak duygunun ve neşenin etrafında birleştirmeyi başaran bir kent olmuş.
“Seçimi neden kaybettik” diye düşünen AKP yöneticilerinin bu sosyolojiyi hiç hesaba katmadıklarına eminim.
Bu yıl Portakal Çiçeği Karnavalı, Kültür Yolu Festivalleri kapsamında da yer aldı. Kültür ve sanat etkinlikleri ile de öne çıktı.
12 yıl önce bir hayal kurarak yola çıkan ve “her şeyi başlatan adam” diye tanımlayabileceğim Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt, “Karnavalın 12. Yılında yüzbinlerce insan bu güzel kentte buluştu ve birlikte eğlendi, buna ihtiyacımız vardı ve hepimize iyi geldi” diye anlatıyor.
Bozkurt, hayal edebilen ve hayalinin peşinde koşabilen bir tek insanın bile birçok şeyi değiştirebileceğinin canlı örneği.
Böyle bir ortak eğlenceye bütün Türkiye’nin ihtiyacı var. Belediye Başkanlarına Adana örneğini ve başarısının nedenlerini incelemelerini öneririm.
———————————