t24.com.tr

Mülakat! Yoksa “interview” mi deseydim?

Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sonra 22 yıldır ülkeyi tek başına yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da kamu kesiminde işe alımlarda “mülakatın kaldırılacağını” vaat etti.

Buradan anlıyorum ki devlet kadrolarının yeteneksiz ve bilgisiz kişilerle doldurulmuş olmasının tek sorumlusu “mülakat” denilen şeymiş!

Dünyanın her yerinde önemli mesleklere girişte “mülakat” kaçınılmazdır.

Kimseyi küçümsemiyorum ama markete stajyer kasiyer alınırken bile mülakat yapılır.

Belli koşulları yerine getirip (ki bu belli koşullar bir sınavda belli bir yüzde içinde yer almayı başarmak da olabilir, o pozisyon için yeterli olduğunuzu gösterecek bir öz geçmiş de olabilir) bir “kısa listeye” girenler ile o kurumun insan kaynaklarını yönetenler ve tepe yöneticileri görüşürler.

Amaç o kişinin söz konusu pozisyona uygun olup olmadığını anlamaktır.

Sorular sorarlar, adayı sahip olduğu profesyonel bilgi dışında da tanımaya çalışırlar.

Çünkü o pozisyonlara ilk adımlarını atanlar bir süre sonra o kurumun sahip olduğu insan sermayesinin kalitesini de belirleyecektir.

Türkiye’de de kamuda önde gelen kariyer mesleklerine eskiden beri böyle girilirdi.

AKP hükümeti, kendi ideolojik saplantılarıyla mülakat işini “bizden mi değil mi” sorusunun yanıtını almaya bağladı.

Araya hatırlı kişilerin kartvizitleri, bir tarikata bağlılık gibi hususlar da girdi tabii.

Maliye Bakanlığı’nın, Hazine’nin, İçişleri’nin, Planlama’nın, TÜİK’in kadrolarına kadar işe alım bu zihniyetle yapıldı ve sonunda Türkiye’nin önemli kurumları çöktü.

Kamu yönetiminde devamlılığı ve kaliteli insan sermayesinin biriktirilmesini sağlayan kurumlarımızı gelecekte de çok arayacağız.

Çünkü Osmanlı’dan beri devletin temel kurumları olan bu kurumlar öylesine çökertildi ki yeni yönetici kuşaklarının gelişmesi için gerekli olan şeylerden biri de zaman.

Üstadı o işe layık olmayan, parti ya da tarikat bağlılığı nedeniyle işe alınmış bir müfettiş, hesap uzmanı, meslek memuru görevin gereklerini ne kadar iyi öğrenebilir?

Birkaç kuşak değişmelidir ki kurumlar yeniden eski standartlarına kavuşabilsinler.

Ve bunun sorumlusu da “mülakat” sistemi değil, bu sistemi kötüye kullanan, kamu kurumlarının geleceğinden daha çok kendi grup ya da tarikat çıkarlarını gözeten partizan ahlaksızlıktır.

Onun için mülakatları kaldırma sözü vermek yerine, mülakatları gerektiği gibi yapacak, “kul hakkı yemeyecek” namuslu ve dürüst sınav komisyonları kuracağınıza söz verin.

Suçlu olan mülakat sistemi değil, 22 yıldır ülkeyi yöneten zihniyet!

—————————–

Erdoğan’ın kafası karışık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, adet olduğu üzere gazeteci süsü verilmiş maiyet memurlarının karşısına çıktı ve televizyon yayınında gözlerimizin içine bakarak imar affı diye bir şeyin söz konusu olamayacağını açıkladı. “Bu işin affı maffı olmaz” dedi.

Tabii “insan hayret ediyor”, bugüne kadar dokuz kez imar affı çıkaran kimdi diye?

Hatta koalisyon ortağı BBP liderinin verdiği onuncu imar affı teklifi de Maraş merkezli deprem olmasaydı bugünlerde bir torba yasanın içinde önümüze konmuş olacaktı.

Erdoğan’ın bu konuda kafasının biraz karışık olduğunu da söylemeliyim.

Ancak önce yayında söylediği cümleyi tam olarak buraya aktarayım ki izlememiş olanlar ne dediğinden haberdar olabilsinler. Şöyle diyor:

“Aynı şekilde imar affı diyorsunuz. Bu konuyla ilgili parlamentoyla ilgili, Anayasanın aklımda kaldığı kadarıyla 50. maddesi olsa gerek, bunların içerisinde katalog suçlar var. O da yerini alacak. Biz onunla daha da köşeye sıkıştıracağız. Bu için affı maffı olmaz.”

Anayasa’nın 50. Maddesini doğru hatırlamıyor, o madde “çalışma şartları ve dinlenme hakkı” ile ilgili.

Onu da buraya aktarayım:

“B. Çalışma şartları ve dinlenme hakkı

Madde 50 – Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.

Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.

Dinlenmek, çalışanların hakkıdır.

Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.”

Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı yanlış hatırlıyor olmasında bir beis göremiyorum.

Sonuç olarak karşımızda varlığını Anayasa’yı ihlale adamış bir politikacı var, asıl Anayasa’yı doğru hatırlamış olsaydı buna şaşırmamız gerekirdi.

Anayasa, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisiyle ilişkisinin kesileceğini emrediyordu, seçildikten sonra partisinin ilk genel kuruluna kadar göreve devam etti.

Anayasa, üçüncü kez aday olamayacağını söylüyor, üçüncü kez aday olarak karşımızda.

“Ufak tefek” ihlallerini saysam yerimiz yetmeyecek.

Mahkemelere talimat vermekten tutun da Anayasal haklarını kullanmaya çalışanları polislerine dövdürmesine kadar bir dizi ihlal!

Ve zaten katalog suçlar da iddia ettiği gibi Anayasa’da değil, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alıyor.

Öte yandan laf cambazlığı da var.

“İmar affı diye bir şey olmasın” diye bunu katalog suçlar listesine ekleyecekmiş!

İmar Affı ilan etme yetkisi, her türlü af konusunda olduğu gibi TBMM’ye ait.

TBMM çoğunluğu isterse bu affı her zaman çıkarabilir, kanunla yasaklayamazsınız, çünkü isterse o kanunu da değiştirebilir.

Katalog suçlar listesine konulacağını söylediği şey “imar kanununa muhalefet suçu” mu acaba?

Belediye Başkanı seçilirken iskanı olmayan bir binada oturuyor olmasının tadını çok çıkarmıştı.

Böyle bir durumda kimleri tutuklamalıyız? Binayı yapan mı, yapılmasına göz yuman mı? Balkonunu belediyeden izin almadan kapatanı da hapse atacak mıyız? 36 katlı gökdelendeki ihlal ile iki katlı köy evindeki ihlal aynı şekilde mi cezalandırılacak?

Erdoğan’ın bu tür sorularla başı hoş olmaz zaten niyeti de böyle suçları cezalandırmak değildir.

“İnşaat partisi” AKP’nin varlık nedeniyle çelişir çünkü.

—————————