“Yabancı Terörist Savaşçı” meselesi
CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın’ın TBMM’de yaptığı bir konuşmayı Can Ataklı’nın Korkusuz gazetesindeki yazısında okudum.
Günaydın bu konuşmasında Bursa Valiliği İl Göç İşleri İdaresi’nin, Hatay Valiliği’ne yazdığı bir resmi yazıyı gündeme getirmiş.
Yazı, “gönüllü olarak” memleketine dönmek isteyen bir sığınmacının işlemlerinin kolaylaştırılması ile ilgili.
Bursa Göç İdaresi, bu kişiden söz ederken YTS kısaltmasını kullanmış.
YTS kısaltmasının “Yabancı Terörist Savaşçı” olduğu iddia ediliyor.
“Yabancı terörist savaşçı” tuhaf bir tanımlama.
Bu tanım, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin “terörist” olarak tanımladığı gruplarla savaşan bir kişi için mi kullanılıyor?
Türkiye’ye göre o bölgede iki tür “terörist” var: Birincisi PKK – YPG’liler, ikincisi El Kaide, IŞİD, HTŞ gibi “İslamcı teröristler”!
Yoksa, yine aynı bölgede Türkiye’nin Suriye’ye karşı koruduğu ancak Suriye hükümetinin terörist diye tanımladığı gruplara aidiyeti mi belirliyor?
Bununla ilgili bir açıklayıcı bilgi yok.
Ancak bu söz konusu kişinin her halükârda bir “savaşçı” olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Bir “savaşçı” Türkiye’ye geçici sığınmacı olarak girebilmiş ve şimdi geri dönerken kolaylık bekliyor.
Oysa bu tür kişileri, daha geldikleri andan itibaren diğer sivil sığınmacılardan ayırmak ve kamplarda tutmak gerekirdi.
Onların sıradan sivil sığınmacılar ile aynı rejime tabi tutulmaları en başta sivil sığınmacılara zarar verir.
Savaşmaya alışmış, askeri olarak bir emir – komuta zincirinin içinde yer almış bir kişinin, geçici sığınmacı vasfını kazandıktan sonra bütün bu geçmişini silemeyeceğini varsaymak ve ona göre önlem almak gerekirdi.
Bu sadece halkımızı korumak için değil, savaştan kaçarak sığınmacı olmak durumunda kalan masum sivilleri korumak için de gerekirdi.
Belli ki AKP iktidarının birçok işinde olduğu gibi bu işte de işin başı sonu hiç düşünülmemiş.
Türkiye’de böyle kaç “yabancı terörist savaşçı” var, bunu bile bilemediklerine eminim.
——————————
Yarısı çalışıyor, diğer yarısına bakıyor
TÜİK’in Nisan 2024 işgücü istatistiklerine göre 15 yaş üzerindeki işsizlerin sayısı 18 bin kişi azaldı.
İşsizlik oranının da 0,1 puan azalarak yüzde 8,5 seviyesine çıktığı açıklandı.
Çok değilse bile sevindirici bir gelişme gibi görünüyor. İşsiz sayısı 18 bin azaldığına göre 18 bin kişi iş bulmuş diye sevinebiliriz.
Ama kazın ayağı öyle değil.
İşsiz sayısı azalırken, aynı anda istihdam edilenlerin sayısı da azalmış.
Tam “nasıl oluyor da oluyor” sorusunun sorulabileceği bir durum yani.
2024 yılının nisan ayında istihdam edilenlerin sayısı bin kişi azalmış.
İşsiz sayısı azalıyor ama bir işte çalışabilenlerin sayısı da azalıyor.
Kimisi erken emekli olup bir kenara çekilirken, kimisi de iş bulmaktan iyice ümidini kestiği için iş aramaktan vaz geçiyor, işsiz bile sayılmıyor.
Onlara “aylak” diyoruz ki istatistiklerde bile yer almıyorlar.
İstihdam edilenlerin oranı yüzde 49,5 olduğuna bakarak nüfusumuzun yarısının çalışıp, diğer yarısını geçindirmeye gayret ettiğini de söyleyebiliriz.
Daha da fenası, bu konunun Az iz Yıldırım – Ali Koç tartışması kadar ilgi çekmediği meselesi.
—————————
Halkın bir bölümünü, diğer bölümü aleyhine tahrik!
Diyarbakır’ın merkez ilçelerinden birindeki Tema Park’ta bir dans okulunun etkinliği dinci faşistler tarafından basıldı.
Sayıları 50’yi bulan bu güruh, etkinliğe katılanlara ve izleyicilere “tekbir” getirerek saldırdı.
Etkinliğe katılan bazı vatandaşların yaralandığı bildiriliyor.
Diyarbakır Cumhuriyet Savcılarının bu saldırı karşısında ne yapacağını gerçekten merak ediyorum.
Bu dinci faşistlere “bizdendirler” diye göz mü yumacaklar, yoksa “halkın farklı bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlamasıyla soruşturma mı açacaklar?
Üstelik gördüğünüz gibi olayda bir fiziki saldırı da var, kamu güvenliği açıkça ihlal de edilmiş yani.
Tersi olsaydı, saldırıya uğrayan grup, faşist dinciler parkta topluca ayin yapıyorlar diye bunlara saldırsaydı, neler olabileceğini tahmin edebiliyoruz.
Savcı çoktan soruşturmayı başlatmıştı, polis evlerden adam topluyordu, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere İçişleri Bakanı filan demeç üzerine demeç veriyor olurdu.
Takip ettim, bu konuda sesleri çıkmadı.
Çünkü her ne kadar aksini iddia ediyorlarsa da aslına bakarsanız onların gözünde bu toplum iki parça: Biri “bizden”, diğeri “onlardan, bunlardan” diye iki parça.
Saldırıya uğrayanı “bizden” diye görmüyorlarsa, onların ihlal edilen hakları filan umurlarında bile olmuyor.
Konserde bir şaka yapan şarkıcı hapis yatıyor, kendi halinde eğlenen vatandaşlara saldıran dinci magandaların sırtı sıvazlanıyor.
——————————-