“Bir HDP’li yetkili”, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “bizim olduğumuz masada olamazlar” sözleri üzerine “faturası ağır olur” demiş.
Bunu Diken’de geçen gün yayımlanan bir haberde okudum.
Bu “bir HDP’li yetkilinin” kim olduğunu bilmiyorum, kulis haberine göre şunu söylemiş: “Denemesi bedava ama faturası yüklü olur.”
Bu sözlerin aynen yukarıda aktardığım gibi tırnak içinde yayımlandığını belirteyim.
Söz konusu haber sitesinin yöneticisi olan gazeteci arkadaşlarım, bunun anlamını bilecek yetkinlikteler, onun için sözün bu şekilde söylendiğini kabul ediyorum.
“HDP’li yetkilinin” bu konularda söz söyleme yetkisinin düzeyi hakkında da bir fikrim yok doğal olarak.
Ancak sözlerinden çıkardığım anlam şu: Muhalefet istemiyorsa bizden uzak durabilir ancak bunun faturasını ödemek de bu “mesafeyi” korumak isteyen muhalefete düşer!
HDP’lilerin, bazen böyle başka bir ülkede yaşıyormuş gibi konuştuklarına tanık oluyorum.
Bu “HDP’li yetkili” de böyle konuşuyor.
Erdoğan’ın yeniden seçimi kazanması halinde önüne fatura konulacaklar arasında sanki HDP’li politikacılar ve Kürt seçmen de olmayacakmış gibi bir ifade bu.
Muhalefet, bu rejimi seçimde değiştirmeyi başaramaz ise faturayı aslına bakarsanız AKP’ye oy verenler de dahil bütün Türkiye ödeyecek ve bildiğim kadarıyla HDP’nin temsil ettiği milyonlarca insan da Türkiye’de yaşıyor.
Muhalefetin HDP ile yan yana görünmekten ya da iş birliği / ittifak yapmaktan çekinmesinin nedenlerini de biliyoruz.
· Erdoğan ve Bahçeli’nin birlikte inşa ettikleri ve HDP’yi şeytanlaştırarak, muhalefetin tek parça bir blok haline gelmesini engelleme politikası bunun bir ucunda.
· Rejimin bu politikasına karşı siyaset üretemeyip, onun çizdiği sınır içinde kalmaya gayret eden utangaç muhalefet de üçgenin diğer ucunda.
· Öbür uçta ise HDP var.
HDP’nin kendi misyonunu yerine getirmek istemesinde elbette bir yanlışlık yok.
Ona oy veren insanlar, bu politikaya, bu ideolojiye oy veriyor.
Ancak o insanlara HDP’nin de bir borcu olmalı.
O borç, siyaset yaparak ödenecek bir borç.
Siyaset, sorun çözmek için yapılır, sorunun varlığı konusunda ısrarcı olmak, sorunu yeniden üretecek zemini yok etmek için.
HDP’nin bugün yakındığı birçok sorunun kaynağı, Erdoğan rejiminin otokratik tutumu.
Üzerine milliyetçi bir sos dökülmüş siyasal İslamcı ideoloji, bu sorunu çözülemez hale getirmeye yönelik politikalar uyguluyor.
Halkın oy verip seçtiği insanların uyduruk suçlamalarla hapse atılmaları, belediye başkanlarının yerlerine memurların görevlendirilmesi, “Kobane Davası” kılığında yürütülen davanın amacı da bu.
Sürmekte olan parti kapatma davası da HDP’nin siyaset alanının sınırlarının, Erdoğan tarafından çizilmesi amacıyla açıldı.
HDP’nin kapatılmasına ya da açık kalmasına hukuk değil, Erdoğan karar verecek; kapatma davasının bir tiyatrodan daha ileri gitmeyeceğini göreceğiz.
Kapatma davası, Erdoğan’ın HDP’yi muhalefet bloğundan uzak tutma planının bir parçası.
Erdoğan, HDP’nin muhalefet ile ortak hareket edip etmeyeceğini kestirmeye çalışıyor. Davanın uzayıp gitmesinin nedeni bu.
Yani Erdoğan rejimi, seçimden sonra da hayatiyetini sürdürecek olursa “yüklü faturayı” ödeyecek olanlardan biri de HDP.
HDP de tıpkı muhalefet bloğu gibi Erdoğan’ın kurduğu bu oyunun içinde kalacak mı, yoksa bu oyunu bozmak için bir ileri adım atabilecek mi?
“HDP’li bir yetkilinin” de, “HDP ile aynı masada oturmamcıların” da düşünmeleri gereken şey aslında bu:
Çok klişe ama hepimiz aynı gemideyiz, “yüklü fatura” hepimizden tahsil edilecek.
——————————-
Madem indirecektiniz, niye çıkarttınız?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “enflasyonu tek haneye biz indirdik, yine indireceğiz” dedi.
Meğerse enflasyonun böyle artmasını hiç arzu etmiyormuş. Şöyle diyor:
“Hiç arzu etmediğimiz seviyelere çıkan enflasyonu önümüzdeki şubattan itibaren önce makul düzeylere, sonraki yıllarda olması gerektiği gibi tek haneli rakamlara üşürmekte kararlıyız. Bunu geçmişte biz yaptık. Enflasyonu mazide bir hatıra haline dönüştüreceğiz.”
Bu sözleri söylerken karşısında İstanbul Ticaret Odası üyeleri varmış, itiraz eden olmamış.
Belli ki hepsi kibar insanlar, “enflasyonu tek haneye indirecektiniz de niye şimdi yüzde 80’lere getirdiniz” diye sormamış.
Erdoğan, kendisini iktisatçı zannederek enflasyonu çıldırtmaya başladığında da şöyle konuşmuştu:
“Ağustos ile birlikte enflasyonda düşüşü göreceğiz. Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil. Faiz oranlarında da düşüşe geçiyoruz, yüksek faiz yok.”
2022 Nisan ayında da şunu söylemişti:
“Attığımız, atacağımız adımlarla inşallah mayıstan sonra gerilemeye de başlayacaktır.”
Tabii böyle inşallah, maşallah ile olmuyor.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alabileceğini zannetmek gibi bir yanılgı içinde.
—————————-