Bu hafta “Dünya Palamut Haftası”!
6 Ekim, Dünya Palamut Günü etkinlikleri ile başladı, bugün de Dünya Palamut Haftası’nın son günü.
Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Özkaya’nın açıklamasına göre “bu sene palamut fazla yok.”
Başkan Bey “bu yıl hamsimiz ve lüferimiz çok iyi olacak” diyerek gönüllere su serpmeye de çalışıyor ancak bu tuvalet kâğıdı soran müşteriye zımpara satmaya çalışan tezgahtarın durumunu çağrıştırdı bana.
Kuşkusuz ki hamsi ve lüferin bol olacak olması iyi haber ve Karadeniz hamsisi ile Boğaz lüferinin yerini tutacak balık da bulunamaz ama palamudun kalbimizdeki yeri ayrı.
Eskiden denizlerimiz bu kadar kirlenmeden, balıkçılarımız da trollerle denizin dibini yok etmeden önce, yani biz çocukken mevsimi geldiğinde palamut, fakir halkın temel gıdalarından biri olurdu.
İnternetten şimdi baktım, boyuna göre tanesi 80 lira ile 140 lira arasında satılıyor. Eskiden çift çift satılırdı, fiyat nerelere gelmiş, anlayın.
Dünya Palamut Günü ve Haftası, takvime girdiyse bunu bir resmi kuruma borçlu değiliz.
Birleşmiş Milletler, NATO, CENTO, UNESCO, UNHCR, Birleşik Gurmeler Cemiyeti, Palamut Dostları Derneği gibi kuruluşların da bu hafta ile bir ilgileri yok.
Buna Mustafa Oğuz ile 6 Ekim 2012 günü sabah erken saatte Podima’da karar vermiştik, o günden beri de kutluyoruz.
Bazı yıllar bugünü hatırlatarak okuyucularımı da kutlamalara katılmaya davet ediyorum, yazmayı ihmal ettiğim yıllarda bana bugünü hatırlatan okuyucularım da var ama herkes kendi evinde kutluyor!
Biz, zaman zaman aramızda kararlaştırıp, böyle günler ilan edebiliyoruz, kimseye hesap vermek de gerekmiyor.
Mesela 5 Haziran’ı Dünya Votka Günü ilan etmiştik, pekâlâ oldu.
Dünya Kadınbudu Köfte Günü, Dünya Rus Salatalı Sosisli Sandviç Günü, Dünya Kapuska Günü gibi ilan edilmiş birçok günümüz var. İhmalkâr davranmazsam o günleri de zamanı geldiğinde sizlere hatırlatırım.
Bir şeyi dibine kadar tadını çıkararak tüketmek istediğimizde böyle yapıyoruz: Bir gün belirleyip o günü ona adıyoruz.
Bu yüzden Letonya’nın başkenti Riga’da her yıl mayısın son cumartesisi kutlanan “Dünya Sarışınlar Günü” etkinliklerine hiç katılmadık, onları “tüketmek” istemediğimiz için!
Willy Pasin, “Aşk ve Yemek” isimli kitabında bazı gıdaların “dişi”, bazı gıdaların ise “erkek” olarak algılandığını söylüyor ve Franco Marenghi’den bir alıntı yapıyor:
“Evet, bazı gıdaların bir cinsiyeti olduğunu düşünüyorum. Meyveler erkektir, sebzeler kadın. Diyelim ki kuvvetli tatlar her zaman daha genel olarak erkektir.”
Palamut da bana göre “dişi” bir gıda.
Çingenepalamudu, henüz olgunlaşmamış bir kadına benzer mesela. Arkadaşlığı kısa sürelidir, gelir ve iz bırakmadan gider.
“Palamut” olgunluğuna geldiğinde tadına doyulmaz.
Pırıl pırıl ve gergin derisi, dolgun çizgileriyle bana eskiden Raquel Welch’i hatırlatırdı.
Palamut sonra giderek olgunlaşır. Bir büyük boyuna Zindandelen adı verilir. Balıkçı tezgâhlarında o boya gelmiş olanlarını bir – iki hafta sonra bulabilirsiniz.
Kadın olsaydı nasıl bir kadın olacağını ismine bakarak tahmin edebilirsiniz: Hayatınızın en sıkıntılı anlarında hep yanınızda olur, sizi karanlık kör kuyulardan çekip çıkarabilir.
Sonra yaşlanır ve torik olur, iyi lakerda torikten yapılır ki size yaşatabileceği güzel duygular ile yaşının hiç alakası olmadığını bilirsiniz.
Palamut familyasının en büyüğüne balıkçılar “sivri” der. Kadınların yaşları ilerledikçe dillerinin keskinleşmesine bir gönderme yapabilirim bu nedenle.
Willy Pasini’nin hesaplamasına göre ortalama bir ömür yaşayan insan, uyanık kaldığı sürenin 15 yılını yemek yiyerek geçiriyor. Sofraya yaklaşık yüz bin kez oturup kalkıyormuşuz.
Bir diğer “bedensel haz sağlayıcı” olan cinselliğe ise ömrümüz boyunca 10 saat harcıyormuşuz, hesap Pasini’nin bana kızmayın!
Şöyle diyor: “Fransa’da cinsel ilişkinin ortalama süresi 6 dakikadır ve 40 yıllık faal bir cinsel hayatın hazzına ayrılan kümülatif vakit, orgazm başına sekiz saniyeden 4450 ilişki tahmin edersek, sadece 10 saat olacaktır.”
Bir an için bu hesaplamayı Türkiye için de yapmayı aklımdan geçirdim ve hemen vazgeçtim.
Bir cinsel sağlık ürününün yaptırdığı araştırmayı hatırladım çünkü.
Bu araştırmaya göre çiftlerin cinsel ilişki süreleri konusunda ülkeler arasında çok büyük uçurumlar var; bu süre 33 saniye ile 44 dakika arasında değişiyor. Ortalaması ise 5,4 dakika. Türkiye, 3,7 dakika ile sevişme süresinin kısalığı konusunda önde gelen bir ülke.
Acaba Türkiye Yüzyılı Projesi, bu sürenin uzatılabilmesi için gerekli bir eylem planını da içinde barındırıyor mu?
“Hassas Bünyeli Türk Aile Değerleri” bundan nasıl etkilenir bilmem ama sürenin uzamasına yönelik çabalar en azından çiftlerin mutluluğunda olumlu rol oynayabilir.
Tam buraya gelmişken Ferzan Özpetek’in, İstanbul Trilogy – İstanbul Üçlemesi isimli filminden söz etmezsem olmaz.
Filmi, geçen hafta Roma’da sanatçılar ve Ferzan’ın dostlarıyla birlikte izledim. İtalya’da Netfilix’te yayınlandı, yakında Türkiye’de de izleyeceğimizi ümit ediyorum.
İstanbul Trilogy, adı üzerinde, İstanbul merkezli Meze, Müzik, Muhabbet isimli üç kısa filmden oluşuyor.
Ferzan, “evde annemle babamın kurduğu rakı sofralarında, o masa etrafında süren sohbetlerde, gülen ağlayan, neşelenen hüzünlenen, hayatı paylaşan güzel insanlara tanıklık ettim hep” diye anlatıyor.
Bu üç kısa film, sahip olduğumuz ve belki de zaten içinde yaşadığımız için değerinin pek de farkında olmadığımız zengin sofra kültürümüzü dünyaya anlatmayı amaçlıyor.
İstanbul’un nefes kesen güzelliklerinin oluşturduğu fonda, biz sıradan insanları birbirine bağlayan duyguları anlatıyor.
Filmin aç karnına izlenmesini önermiyorum, rakıya eşlik eden meze, müzik ve muhabbet insanı esir alıyor, film bitince koşarak bir rakı sofrasına oturmak istiyorsunuz.
Yaşamdan aldığı hazzı maksimize etmeye kendini adamış bir hedonist değilim.
Ama şunu söyleyebilirim: Dünyada bir erkeğin başına gelebilecek en güzel şeylerden biri de sevdiği kadına yemek pişirmek ve onu hoş bir sohbet ve bir kadeh içki eşliğinde göz göze bakarak yemektir.
Şunu da unutmayalım: Kadınların yüzde 85’i yemek pişiren bir erkeği seyrederken onu çok çekici buluyormuş!
Yani haz katlanıyor: Güzel bir yemek, sevdiğiniz bir kadın ve üstelik sizi o halinizle seyrederken çok daha çekici buluyor!
Bu nedenle erkek okuyucularımı bugün Dünya Palamut Haftası kutlamaları çerçevesinde sevgililerine palamut pişirmeye davet ediyorum.
Her şeyi olabilir: Tava, ızgara, pilaki, buğulama…
Tadını ve ölçüyü kaçırmadan içmek şartıyla buzzz gibi rakı da olmaz ise olmaz!
————————–