HÜRRİYET

Yetkililer görevlerini layıkıyla yapsalardı

STAR Televizyonu’nda yayınlanan “Deşifre” programında Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde yaşanan insanlık dışı görüntüleri izledik.

Bizimle birlikte Adana İl Sağlık Müdürü de izlemiş ve bir soruşturma başlatmış.

Bu çerçevede hastanenin başhekimi de görevinden uzaklaştırılmış.

Hatırlayacaksınız, Malatya’da kimsesiz çocuklara dayak atıldığını da yine ’’Deşifre’’ ekibinin haberinden öğrenmiştik. Sorumluları bu haber üzerine açılan soruşturmayla görevlerinden uzaklaştırılmıştı.

Gün geçmiyor ki bir gazetede ya da televizyonda böyle bir olaya rastlamayalım.

Sonucu da hep aynı oluyor: Soruşturma açılıyor, birkaç kişi görevinden uzaklaştırılıyor.

Gazetecilere ve televizyonculara haber gökten vahiyle gelmiyor.

Bir yerde bu tür olaylar oluyorsa bilin ki o çevrede bunu bilmeyen yoktur.

En azından hastaların yakınları, o yerde görev yapmakta olan ve vicdanı bu tür şeyleri kaldıramayan bir görevli bunun farkındadır ve problemi bir şekilde yetkililere iletmiştir.

Ama kimsenin kılı kıpırdamamıştır!

Türkiye’de sorunun temelini de bu teşkil eder zaten: Boş vermiş, “salla başı, al maaşı” ilkesini düstur edinmiş, koltuğundan kalkıp, emrindeki kuruluşlarda neler olup bittiğini merak etmeyen bürokratlar!

Olay medya tarafından ortaya çıkarılınca ayağa kalkıp soruşturma başlatan, birilerini görevden alarak işini yaptığını göstermeye çalışan yetkililer!

Sağlık Bakanı da, Adana Valisi de, Adana Sağlık Müdürü de bilmeli ki onlar işlerini titizlikle yapsalardı bu olay da olmazdı.

Olduysa da daha önce ortaya çıkarılır, sorumluları cezalandırılırdı.

Olay medyaya yansıdıktan sonra açtıkları soruşturmalar, görevden almalar göz boyamaktan başka bir şey değildir ve kendi sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.

Alışveriş merkezleri yabancılara yarıyor

GEÇEN gün Kanyon ve Metro City’nin olduğu bölgede tıkanan trafikte sıkıntıyla beklerken saydım.

Büyükdere Caddesi üzerinde iki sene içinde faaliyete girecek olanlarla birlikte tam 5 alışveriş merkezi var.

Nişantaşı’ndaki City de tamamlanırsa İstinye Park’a kadar olan bölgede alışveriş merkezlerinin sayısı 10’u geçecek.

Öyle görünüyor ki alışveriş merkezi inşa etmek, son dönemlerin en kárlı işi.

Belediyeler ruhsatı veriyor, insanlar da inşaatları yapıyor.

Yollar yeterli mi, bu kadar insan nasıl gelip geçecek düşünen yok.

Dün İpekyol Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın’ı gördüm. Açılan alışveriş merkezlerinin işlerinin büyümesine faydası olup olmadığını sordum.

“Daha çok yabancı markalara yarıyor” yanıtını aldım.

Capital Dergisi’nin şubat sayısında yayımlanan mükemmel bir araştırma haberine göre, hazır giyimde son iki yılda Türkiye’ye gelen yabancı markaların sayısı 50’yi geçmiş.

“Cadde alışverişinin” yerini bu tür merkezler alınca yabancıların büyük sermayelerle pazara girebilmesi daha kolay oluyor elbette.

Nitekim sadece İstanbul’da değil, Anadolu’da da alışveriş merkezlerinin kiraları artarken, ürünlerin fiyatı düşüyor.

Türk markaları kotalarla boğuşurken, Gümrük Birliği’nin avantajları yabancı markaların fiyat rekabetine girmesini kolaylaştırıyor.

Hükümet de resmin bütününü görmeyi bir türlü başaramadığı için ardı ardına açılan alışveriş merkezlerini ve pazara yeni giren yabancı markaları “olumlu” ekonomik gelişme sanıyor.

Türk markaları ayakta zor duruyor, farkında değiller!

18 günde ne değişti?

SABAH’ın Borat’ı 2 Şubat günü şunları yazdı:“Pamuk’un önceki gün bankasına gittiği, hesabından 400 bin dolar çektiği ve “uzun süre geri gelmemek üzere” Türkiye’den ayrılacağını öğrendim. Pamuk’un 11.20 uçağında yer ayırttığı ve Türkiye’yi terk edeceği kesindi. Tamamı teyitli bu bilgileri haber yapıp yapmamayı yardımcım Doğan Satmış’la tartıştık. Ve haber yapmama kararı aldık. Habercilik reflekslerimizle, insani duruşumuz arasında gidip geldik. Böyle bir haber Pamuk’un havalimanında protesto edilmesine, engellenmesine ve daha tatsız bazı olaylara neden olabilirdi.”

Pazar günü ise Orhan Pamuk’un 6 Nisan’da yurda döneceği ile ilgili haber Sabah’ta yayımlandı.

Merak ettim, ne değişti?

Giderken “havalimanında protesto edilmesin” diyenler, şimdi dönüşte mi protesto edilmesini istiyorlar?

Borat, dün kendisine çok yakışan bir üslupla aklı sıra kendi yalan haberlerinin doğru olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Okurken “İnşallah yakınları bu yazısını okumazlar” diye aklımdan geçirdim.

Okudularsa da “Nerede hata yaptık, bu çocuk nasıl böyle yetişti” diye üzülmüşlerdir, buna eminim.