CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Tanzanya’ya resmi bir ziyaret yapacak.
Bu gezinin neden yapıldığına ilişkin kimsenin yeterli bir bilgisi yok. Tanzanya ile ne diplomatik bir ilişkimiz var ne de ulusal ekonomik bir çıkar söz konusu.
“Fethullah Hoca’nın okullarını ziyaret için” gerekçesi de çok tatmin etmiyor beni, sıra Tanzanya’ya gelene kadar çok zaman geçer.
Geriye kalıyor bir tek “Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyeliğine destek istemek”.
Cumhurbaşkanı’nın bu ziyaretinin nedenini düşünürken ister istemez aklıma yine hediyeler mevzusu geldi. Eminim ki Köşk görevlileri Tanzanya yöneticilerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin şanına uygun hediyeler de götüreceklerdir.
Hazır bu hediye konusu açılmışken eski soruyu yine hatırlatayım istiyorum:
Suudi Arabistan Kralı’nın, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerine verdiği armağanlar ile ilgili soru bu.
Biliyorsunuz Suudi Kralı, ziyaret ettiği ülkelerin liderlerinin eşlerine de değerli mücevherler armağan etme alışkanlığına sahip.
Bu hediyelerle ilgili nasıl bir işlem yapıldı? Zamanında değer tespiti yapılıp ilgili kuruluşlara devri sağlandı mı?
Tanzanya’ya götürülecek hediyelerle ilgilenen bürokratlarımız, acaba bu soruların yanıtını da bize verirler mi?
İstemiyorsan seyretme!
TÜRKİYE’nin İslami bir muhafazakárlığa bilinçli bir şekilde sürüklendiğinin birden çok örneğini her geçen gün yaşıyoruz.
Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) da bu programın önemli aktörlerinden biri olarak kullanılacak gibi görünüyor.
Dizi ve filmlerde elinde içki bardağı olan oyuncuların gösterilmesinin yasaklanmak istemesinin başka bir nedeni yok.
Bugün Hürriyet’te okuyacağınız bir habere göre, son günlerde RTÜK’e ulaşan izleyici şikáyetleri içinde ilk sırayı “dekolte elbise giymiş kadınlar” oluşturuyor.
Şikáyetçilerin çoğunluğunun erkek olduğu da haberde belirtiliyor.
Televizyon diye tanımladığımız aletin ve ona kumanda eden aparatın üzerinde değişik düğmeler var.
Bu düğmelere basarak, istemediğiniz görüntüleri seyretmekten kurtulabiliyorsunuz.
Hatta televizyonunuzu programlayarak, sizin evde olmadığınız saatlerde sadece bazı kanalların seyredilmesini bile sağlayabilirsiniz.
İsterseniz “çocuk kilidi” koyarak, çocuklarınızın sizin istemediğiniz programları seyretmelerini de engelleyebilirsiniz.
Böyle bir olanak varken, “televizyonda dekolte kadınlar var” diyerek şikáyetçi olan erkeklerin kimler olduklarını tahmin etmek zor değil.
Bunlar eşlerinin, kızlarının, kız kardeşlerinin saçları açık sokağa çıkmasına da izin vermeyen tipler olmalı.
Sormak gerek: İstemiyorsan seyretmeyeceğin bir görüntüden niye şikáyet ediyorsun?
Hani kimin ne giydiği, nasıl giyindiği senin sorunun değildi?
Bugün televizyondaki görüntüden şikáyet edenin, yarın sokaktaki görüntüler nedeniyle harekete geçmeyeceğini kim garanti ediyor?
Sakın, “Bunun garantisi Başbakan” demeyin bana! O, gazetelerdeki fotoğraflardan bile şikáyetçi!
’Sessiz muhalefet’ demokrasisi
TUNCELİ Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in, TBMM’de çok konuşmasından rahatsız olan AKP’liler, Meclis’teki konuşmaların sınırlandırılması için yasa tasarısı verdiler.
Teklifte TBMM’nin eski Başkanı Bülent Arınç’ın da imzası var. Arınç, geçtiğimiz dönemde de Meclis’te muhalefetin konuşmasının sınırlandırılması için bir tüzük değişikliği hazırlamıştı.
Yeri geldiği zaman “milletin iradesi kardeşim” diye ortalığı ayağa kaldıranların, muhalefeti susturmak için böylesine bir istek duymaları, gerçek kimliklerine de işaret ediyor.
Muhalefetin konuşturulmadığı, yasaların Başbakan korkusuyla kaldırılmış iktidar partisi milletvekillerinin parmaklarıyla kabul edildiği bir Meclis, demokratik bir ülkenin meclisi olamaz.
Hem TBMM’nin en üst egemenlik kurumu olduğunu iddia edeceksiniz, hem de Meclis’in egemenliğini bir tek kişinin dudaklarının arasına bırakacaksınız.
AKP’den “demokratik bir merkez partisi” çıkabileceği hayalini kuranlar, yakında hiç kimsenin konuşturulmadığı, çoğunluk diktatörlüğünün her şeyin önüne geçtiği bir ülkede yaşayacaklar.
Ben uyarmış olayım!
