t24.com.tr

Erdoğan din ticaretine gaz verdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar’a Dünya Kupası finalini izlemeye gitti.

Orada kendisine mihmandar olarak Katarlı bir Bakan tahsis edilmiş. Katarlı Bakan annesine olan hayranlığını anlatırken Erdoğan da kendi annesine olan hayranlığını şöyle anlatmış:

“Ben de kendisine ‘Cennet annelerin ayakları altındadır. Bak babaların ayakları altıda değil’ dedim. Ben anacığıma zaman zaman ‘Anacığım ayağının altını öpeyim, cennetin kokusunu almak istiyorum müsaade et’ derdim. Anacağım da güler, ayağını çekerdi. Bizde anne, bizde kadın bu kadar muhteremdir.”

Erdoğan, Katarlı Bakan ile konuşmasının bu bölümünü İstanbul’daki Kadın Emeği Zirvesi’nde anlattı.

Bu sözlerini şuraya bağladı:

“Ey muhalefet bunu bilin. Onun için inancımıza saldırmayın. Haddinizi bilin.”

Hayır, yanlış okumadınız, aradan bir cümle filan da kesip, bağlamı bozmadım.

Katarlı Bakan ile anne sevgisini konuştuğunu anlattı ve ardından bu sözleri söyledi.

Ne alaka?

Muhalefet bugüne kadar “annelerinizi sevmeyin” diye kampanya mı yaptı? Hayır, yapmadı.

Muhalefet, “cenneti annelerin ayaklarının altında aradık bulamadık” da demedi.

Muhalefet, kız çocuklarının “akıl baliğ oldu” denilerek Medeni Kanun’a göre reşit olmadan evlendirilmesi uygulamasını eleştirdi sadece.

Zaten Erdoğan da konuşmasının başında bu konuya değinmiş, kız çocuklarının evlendirilmesi için reşit olmalarının beklenmesi gerektiğini söylemişti.

Durduk yerde “muhalefet inancımıza saldırma” ne demek?

Bir tek anlama geliyor: Kendini tutamamış!

Çünkü her ne kadar aksini söylese de zihninin gerisinde Arap geleneklerini din diye bellemiş olmasının izlerini taşıyor.

Zaten geçmişte “erken yaşta evlilik” diye küçültmeye çalıştığı sorunu, “infaz kanununu içinde çözelim” talimatını vermiş olmasının gerisinde de bu var.

Onun için kız çocuklarının evlendirilmesine karşı çıkanları “inancımıza saldırmayın” diye uyarıyor.

İş bir kere din ticaretine dökülünce de hızını alamıyor.

Bu kez başörtüsü sorunu üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu’nu ismini vererek suçluyor:

“Bu çileleri biz yaşadık. Bay Kemal sen bunları yaşamadın zaten senin böyle bir derdin de yok.”

Bu ne demek çok açık.

Kılıçdaroğlu’nun “başörtüsü derdi yok, çünkü inancı farklı.”

İnançlar arasında ayrım yapmak Cumhurbaşkanı’nın haddi midir?

Her inanç, inanan insan için kutsal değil midir?

Memleketin bir bölümünün inandığı dini değerleri aşağılamak, suç olmasının ötesinde ayıplanması gereken bir davranış sayılmaz mı?

Seçim yaklaşıp, din ticaretinin dozu arttıkça daha neler duyacağız kim bilir?

————————-

Jumbo tahtırevan!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar’daki Dünya Kupası finaline dört uçak ile gitti.

Bunlardan birisinde kendisi seyahat ediyor; “Jumbo tahtırevan” da diyebiliriz, Boeing’in en büyük uçağı.

Kupada finali oynayan Arjantin Devlet Başkanı’nın “fazla masraf olur” diye finali evinde televizyondan izlediğini de okumuşsunuzdur.

Erdoğan’ın saltanatına bu yetmiyor tabii.

Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan iki adet Jumbo nakliye uçağıyla da makam araçları vs. Katar’a yollandı.

Yine Cumhurbaşkanlığı envanterinde bulunan Airbus’un en büyük modeliyle de kendisine eşlik eden zevat Katar’a taşındı.

Dört dev uçak, 90 + 30 dakika süren v e penaltılarla biten bir maç için Türkiye’den Katar’a gitti.

Araçlar, bunların sürücüleri, güvenlik ekibi ve heyet üyelerinin harcırahları, Katar’daki masrafları da cabası.

Onun için Cumhurbaşkanı’na bir önerim var:

Katar’a sıkça gelip gittiğine göre orada bir set makam aracını büyükelçiliğimizin garajına koydursun.

Gittikçe biner, iki uçakla taşımaktan daha ucuza gelir.

Hatta böyle sık gittiği başka yerlere mesela New York’a da bir set makam aracı satın alıp koysak, ikinci kullanımda kendisini amorti eder.

Ne dersiniz, iyi bir tasarruf olmaz mı?

Tasarruf edilen parayı da fakir doyurmaya ayırabilir.

———————————