t24.com.tr

Bir de baktım, öpüşüyorlar!

Sosyal medyada yayılan videoyu izlemiş olduğunuza iddiaya girerim.

Artık hayat böyle geçiyor.

Önemli ya da önemsiz bir şey oluyor, birileri onu telefonlarıyla kaydediyor ve sanal aleme salıyor; izlememiş olanları henüz dövmüyorlar ama yakında o da olabilir, ben uyarmış olayım.

Bu videoda hanım hanımcık, başı örtülü, üzerinde bu sıcakta pardösü giymiş bir genç kadın, geleneksel Türkçe ile “cırtlak”, müzikoloji açısından “soprano” (gerçi kastrati sesler de böyle olabiliyor) bir sesle bağırıyordu: Bir de arkamı döndüm, öpüşüyorlar!

O anda tüylerimin diken diken olduğunu itiraf etmeliyim, sizden saklayamam.

Genç bir erkek ve genç bir kadın, otobüs durağında öpüşüyorlar; ama “eeeyi muzzz” kıvamında değil, “muck muck” diye tanımlanabilecek bir durum.

Ve bir genç kadın arkasını dönüp, buna tanık olunca çıldırıyor, bağırıyor, çığırıyor.

“Zamanın ruhu bunu gerektiriyor” diye düşünebiliriz ama tuhaf bir durum olduğunu kabul edin lütfen.

Bu durum seni rahatsız ediyorsa arkanı dönme. Döndün ve gördün diyelim, tekrar terse dön, bakma. Çok basit yani. Mesela bende “egg yolk intorelansı” var, yumurta sarısı yemiyorum, sorun kalmıyor. Öpüşenleri görmek rahatsız ediyorsa, o yöne bakmamak rahatsız olmamak için yeterli.

Ancak sorun kafa sesine çıkarak bağıran bu kadında değil.

Sorunun temeli, onun yaşamının sınırlarını çizen ideolojide.

Bunun daha da çılgın bir örneğini eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan duymuştuk. Gezi protestoları sırasında yaşananlardan hareketle “birbirini kadınlı – erkekli öpen yapılanmalardan” söz etmişti.

Bekir Bey’in hangi tür yapılanmaların öpüşmesinden rahatsız olduğunu, hangi tür yapılanmaların öpüşmesinden mutlu olduğunu bilmiyorum, kendisiyle o kadar samimi değilim, soramadım.

Ama böyle bir durum var ve biz daha hoşgörülü olduğumuzu zannettiğimiz için anlayamıyor olabiliriz.

Kabataş’ta üstleri çıplak, deri pantolonlu, başları bandanalı 40 erkeğin, üzerine küçük çişlerini yapması fantezisini, yaşamış gibi anlatan kadının hayalinde canlandırdıkları ile bu genç kadınınkiler paralellik gösteriyor.

Ara not: “40 erkek” fantezisini de not edin, niye 37 ya da 44 değil?

Psikolog ya da psikiyatr değilim, teşhisi onlar koyabilir elbette ancak bu histerik gösteri, maalesef sevdiği ve kendisini seven bir erkekle, adam gibi öpüşememiş olmasının bir neticesi.

Belli ki içinde yaşadığı sosyal ortam ve kültürde, kadınlar ile erkeklerin öpüşmesi değil, erkeklerin kadınları ezmesi daha kabul edilebilir bir durum.

Bununla mücadele edemeyiz.

İnançlar ile ilgili kabullerle çevrelenmiş, tartışılması son derece tehlikeli sonuçlara yol açabilecek bir durum.

Onun için bir orta yol bulalım: Bu genç kadın gibi düşünüyorsanız, birbirini seven ve bunu küçük dokunuşlarla bir diğerine ifade etmek isteyen kadın ve erkek gördüğünüzde o yöne bakmayın,

Böyle yaparsanız rahat edersiniz.

Sizler gibi olmayanlar, nasıl ki sizleri gördüklerinde rahatsız olmuyorlarsa hatta bunu çok normal buluyorlarsa, siz de öyle yapın, bakmayın, rahatsız olmayın.

Hem seyretmek hem de rahatsız olduğunuzu bağıra çağıra çevreye duyurmak ve sizin gibi olmayanları aşağılamak istiyorsanız bir uzmandan yardım alın.

Yardım alacağınız gerçek bir din adamıysa herkesin kendi günahından sorumlu olduğunu anlatır, rahatlarsınız.

Daha da iyisi “helalinizle” öpüşmeyi deneyin.

Benden duymuş olmayın ve kimseye de söylemeyin; emin olun, hoşunuza gidecek!

————————-

Faşizmin ayak sesleri!

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kapısında “açım, geçinemiyorum, kiramı ödeyemiyorum” diye bağıran vatandaş, ters kelepçe ile göz altına alındı.

Söz konusu kişinin gözaltına alınırken çekilmiş bir fotoğrafı da var. İki polisten biri ters kelepçe ile hareketsiz hale getirdikleri vatandaşın ensesini sıkıyor, diğer eliyle de saçına yapışmış. İkinci polis, bileğinden ters kelepçe ile bağlı kolları “Filistin askısına” benzer bir şekilde yukarı kaldırarak adamcağızı ileriye doğru itiyor.

Futbol deyimleriyle söyleyecek olursak polisin davranışı “dokuz kusurlu hareketten biri” ve esasen penaltıyı hak ediyor.

Polisin, böyle bir protesto eylemini şiddet de kullanarak sonlandırma yetkisi yok.

Eylem, o an için bakanlığın kapısındaki kamu düzenini bozduysa, vatandaşı uyarabilir, orayı terk etmesini isteyebilirlerdi.

Vatandaş eylemine devam ederse de yapılacak olan belli: Vatandaş protestosunu sürdürürken kendisinin ya da başkalarının zarar görmesini engellemek üzere tedbir almak!

Hepsi bu kadar!

Oysa fotoğraftaki görüntü, polislerin “efrada kötü muamele” suçunu işlediğini gösteriyor.

Ama günümüz Türkiye’sinde Anayasal haklar, kanunlar, polisin yetkileri filan gibi konular “kullanım dışı”!

Söz konusu vatandaşın nasıl bir suçlama ile karşı karşıya bırakıldığını bilmiyorum, haberlerde bu ayrıntı ihmal edilmişti.

Ancak şunu biliyoruz ki seçimden önce Erdoğan’a “gıyabında” yazar kasa atan Mersinli vatandaşımız, tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmiş, mahkeme “adli kontrol şartı ile” salıvermişti ki bu da bir tür tutuklama sayılır.

2001 krizinde Başbakan Ecevit’e gıyabında değil, fiilen yazar kasa fırlatan vatandaş ise “itidal dışı davranış” nedeniyle mahkemeye sevk edilmişti. O günün şartlarıyla ertelemeli 15 gün hapis cezası, 180 lira para cezası istemiyle!

Eski Türkiye ile Yeni Türkiye farkını buradan da ölçebilirsiniz.

Zaten o gün Ecevit’e yazar kasa fırlatan adam da daha 2009 yılında “bugün olsa böyle bir eylemi yapamazdım” demişti.

Bunlar küçük, bireysel eylemler ve görüyoruz ki rejim bireysel itirazlara bile tahammülünü yitirmiş durumda.

Toplumsal muhalefete önderlik edecek demokratik muhalefet partilerinin ortadan yok olduğu, bireysel itirazların bile şiddetle bastırıldığı bir ülkede yaşıyoruz.

Bunun bir adım ötesi artık açık faşizm olur ve korkarım bu hızla devam edecek olursa o noktaya varmamız da çok zaman almayacak.

—————————

30 Ağustos!

Bugün Büyük Zafer’in yıl dönümü ve biliyoruz ki iktidardaki ideoloji bu günden ve onun sonuçlarından hiç hoşlanmıyor.

Hatta içlerinde 30 Ağustos’taki meydan savaşını, işgalci Yunan ordusunun kazanamamış olmasından derin üzüntü duyanlar da var.

Ancak tarihi değiştiremiyoruz.

Oldu ve bitti.

Çatlasanız da patlasanız da bu gerçek değişmeyecek.

Bugünden itibaren bütün Ege’de, kentlerin ve kasabaların kurtuluş günü kutlamaları başlıyor.

Buyurun, sizi de bekleriz.

————————————