Onsekiz yaş ve üstünde olup da ilk kez bu seçimde oy kullanacak gençlerin isimlerini seçmen kütüklerine yazdırmaları için bugün dahil iki günleri kaldı.
Seçmen yazım yerlerinde nabız tutan arkadaşlarımızın belirttiklerine göre ilgi son derece az.
Ciddi bir örgüt yapısına sahip olan ve kitle çalışmalarını ihmal etmeyen, disiplinli bir titizlik içinde bunu sürdüren Refah ve MHP gibi partiler dışındaki gençlerin isimlerini listelere yazdırmak için herhangi bir çaba göstermedikleri gözleniyor.
İlk bakışta bunda yadırganacak bir durum da yok aslında.
Çünkü bir insanın kalkıp muhtara gitmesi, orada kuyrukta beklemeyi göze alarak başvuru evraklarını hazırlaması, ardından ilçe seçim kurulunun yerini bulup gitmesi, orada yine kuyrukta bekleyip ismini listeye yazdırması özel bir çaba ve zaman gerektiriyor.
Eğer, oy kullanma yaşına gelen genç, kendisini belirli bir siyasete mensup hissetmiyorsa bütün bunlar için vakit ayırmıyor.
Öte yandan seçmen kütüklerine yazılmak tek tek bireyler olarak bizlerin nasıl görevi oluyorsa, aynı şekilde bu görev bu oylar üzerine hesap yapan siyasal partilere de düşüyor.
Siyasal partiler de oylarına talip oldukları insanların kütüklere yazılmasını sağlamak için çalışmak, yazım işlerini bireyler açısından kolaylaştıracak düzenlemeler yapmakla görevliler.
DYP, ANAP, CHP gibi düzen partilerinin mevcut yöneticileri şu anda herşeyden çok kendi seçim telaşlarındalar.
Anlatılanlar doğruysa, örneğin ANAP’ta şu anda İstanbul’daki tüm eski yöneticiler milletvekili adayı oldukları için görevlerinden istifa etmiş durumdalar.
DYP ve CHP’de de durum çok farklı değil.
Bu partilerin il yönetimlerine yeni atanan kişilerin bölgelerindeki gençlerin seçmen kütüklerine yazılımını örgütleyebilecek düzenlemeler içine girmeleri şu aşamada çok güç görünüyor.
Oysa Refah gibi, MHP gibi klasik anlamda parti disiplinine sahip olan, kimin ne yaptığını ve yapacağını bildiği örgütler için bu durum söz konusu değil.
Onlar çok büyük bir rahatlıkla kendilerine oy verebilecek gençleri belirlemek, onları toparlayıp seçmen kütüklerine yazdırmak olanaklarına sahipler.
Nitekim şu ana kadar seçmen kütüklerine yazılmayı başarabilmiş gençlerin ezici çoğunluğu bu örgütlerin mensupları.
Siyasal alandaki bu örgütlenme farklılığı, elbette ki bizlerin tek tek bireyler olarak ülkemize ve doğrudan doğruya kendimize karşı ödevlerimiz açısından bir mazeret teşkil etmiyor.
Sempati duyduğumuz parti hangisi olursa olsun, partinin yetersiz örgütlenmesinden kaynaklanan sebepler, ileride bizim kurtuluşumuz için bir gerekçe asla teşkil etmiyor.
Çünkü seçimlerden sonra “ne yapayım CHP beni yazdırtmadı” demek,’bizi, oyların çoğunu almış partinin iktidarı altına girmiş bir ülkede yaşamaktan da kurtarmıyor.
Gençliğin yoğun olarak bulunduğu yerlerde yapılan haber araştırmalar gençlerin çok büyük bölümünün seçime ilgisiz olduğunu ortaya koyuyor.
En çok söylenen gerekçe de şu: “Kafama göre bir parti yok. Oy vereceğim bir parti olmadığına göre neden bu zahmete katlanayım?”
12 Eylülcülerin en çok istediği şey, gençlerin siyasetle ilgilenmelerini önleyebilmekti.
Anlaşılan, geçen 15 yıl içinde 12 Eylülcüler ve izleyicileri bir hayli yol katetmişler.
Gençlerimiz blue jean markası konuşmaktan ve pop müzik dinlemekten öyle görünüyor ki düşünme yeteneklerini de yitirmişler.
Bugün sandığa gidip atmayacakları her oyun, iktidara,geldiğinde onlar gibilere asla yaşama hakkı tanımayacak bir siyasal görüşün seçim kazanmasını kolaylaştıracağını bile göremiyorlar.
Son yıllarda gençlerin yalnızca müzik ve giyim düşünmesinin ne kadar yüce ve genç bir davranış olduğunu anlatan çok sayıda köşe yazısı okuduk.
Onların bu davranışlarının “gençlik gençliğini yaşıyor” diye yüceltildiğine tanık olduk.
Öyle görünüyor ki, yücelttiğimiz şey sadece bir avuç kendini beğenmiş, bencil yaratıkmış!
Bugün ülkelerinin geleceğinin sözkonusu olduğu bir durumda popolarını kımıldatıp bir yarım günlerini seçmen yazılmak için harcayamayan gençleri bir de seçimden sonra görmek istiyorum.
Bakalım muhtemel Refah iktidarında hangi marka blue jeani giyip, nereye “takılabilecekler”?
Solcu-sağcı diye herhangi bir ayırım yapmadan söylemek istiyorum ki, 1970’lerin gençleri, bugünkülerden çok daha saygıdeğer, çok daha önemli insanlardı.
Hiç olmazsa birey olarak içinde bulundukları toplum için birşeyler yapmaktan başka bir düşünceleri yoktu.
Oy verme yaşına geldikleri halde “bana göre parti yok” deyip, adını seçmen kütüğüne yazdırmamayı bir marifetmiş gibi söyleyenlere “kıl oluyorum abi”!
