Yazının başlığı halen vizyonda olan bir film adı. Nedense çok az sayıda sinemada gösterildiği için görmemiş olabilirsiniz.
Radikal Cumartesi’nin sinema yorumcuları filmi iki yıldızla ‘seyre değer’ olarak tanımlamışlar ama ben zaten hiçbir film eleştirmeniyle bu konuda anlaşamıyorum. Onlar bizim gibi sıradan izleyicilerden çok daha başka şeylere bakıp filmlere yıldız veriyorlar. Benim bu filme verdiğim üç yıldız ‘mutlaka görün’ anlamına geliyor. Eğer siz de benim gibi sinemaya gitiğinizde sadece hoş vakit geçirmekle ilgileniyorsanız elbette..
Burada film eleştirisi yapmaya niyetli değilim. Bu filmden söz ediyor olmam tamamen ‘insani’ nedenlerden kaynaklanıyor.
Hiç âşık olmamış birisine aşkın nasıl bir şey olduğunu anlatabilir misiniz?
Son derece zor bir deneyim olmalı bu. Hayatı boyunca çiçekleri görmemiş birisine papatyayı anlatmak, renkleri bilmeyen birisine kırmızıyı anlatmak gibi…
Filmin bir yerinde hiç âşık olmamış kör bir kıza aşkın nasıl bir şey olduğunu anlatıyor, kahramanlardan biri.
“Yan odadan gelen bir melodi gibidir aşk” diyor. “Melodiyi duyarsın ve farkına varmadan sen de mırıldanmaya başlarsın. Sonra araya dışardan geçen bir trenin sesi karışır, yan odadaki melodiyi duyamaz olursun. Ama söylemeye devam edersin. Orada o melodinin çalmakta olduğunu bilir, kendi kendine söylersin.. Sonra etraf yine sessizleşir, yan odadan gelen melodiyi yine duyarsın. Aşk işte budur. Yan odadan gelen melodiye eşlik etmek, onu duymasan bile çalmakta olduğunu bilmek…”
(Hafızamın bu sözleri kelime kelime hatırlamaya yetecek kadar güçlü olmadığını söylememe gerek var mı? Arada bazı cümleler bana ait olabilir, filmi gördükten sonra beni uydurmacılıkla suçlamamanız için belirtiyorum.)
Ne kadar basit ve basit olduğu kadar da güzel bir tarif, değil mi?
Bu bahar gününde herkesin eşlik edeceği bir melodinin yan odalardan birinde çalınmakta olduğunu biliyorum. Zaman zaman adına ‘sorumluluk duygusu’ dediğimiz yabancı gürültüler o melodinin duyulmasını engellese bile orada bir yerlerde o şarkı çalmaya devam ediyor.
Galiba bütün sorun aslında şarkı söylemeyi bilmekte. Şarkı söylemeyi öğrenene kadar kaybettiğimiz günlerin bedelini ne ödeyebilir?
