RADİKAL

Paşama her gün bayram!

 Başkalarını bilmiyorum ama doğrusunu isterseniz artık canım fena halde sıkılmaya başladı.
Halbuki eskiden böyle değildim. Türkiye’de yaşamayı eğlenceli, sürprizlerle dolu olarak görüyordum.

Ama giderek bize de bir şeyler olmaya başladı. Artık hayatımızda sürprizlere yer yok. Her şey sanki birbirinin karbon kopyası haline geldi.
Altı ay arayla aynı ayağımı aynı yerden bir kez daha kırmak zorunda kaldım, üstelik aynı belediyenin aynı saçma çukuruna düşerek! İnsana başka bir yerini kırma fırsatı bile tanımayan bu ülkeye daha ne kadar tahammül edebiliriz? Birilerinin bir şeyler yapması gerekmiyor mu sizce? İsyanımda haksız mıyım?
Siyasetçilerimize bile bir haller oldu. Doğru dürüst bir kriz bile çıkartamıyorlar.
Tam eğlence başlıyor derken bir de bakıyorsunuz hepsi ‘sorumluluk timsali’ kesilmişler.
Hüsamettin Cindoruk’un dünkü demeci de olmasa hayatımızda renkli hiçbir şey kalmadığına iyice inanmaya başlayacaktım.
Hüsamettin Bey dün 23 Nisan’dan beri süregelen tartışmalara gerçekten ‘yaratıcı’ bir nokta koydu: “Derinden baktığımız zaman Baykal ile hükümet arasında önemli bir ihtilaf olduğunu görmedim” dedi.
Demek ki yeterli derinliğe inebilmek için aradan bir haftanın geçmesi gerekiyor. Acaba ‘derinlik sarhoşluğu’ ile nasıl baş edebiliyor?
Düşünüyorum da yoksa benim sorunum meselelere böyle derinlemesine bakma yeteneğinden yoksun olmamdan mı kaynaklanıyor?
Bu yeteneği nasıl kazanabilirim? Neredeyse herkesin ‘devlet adamı’ olmayı başardığı bir ülkede hâlâ basit bir gazeteci parçası olarak kalmamın nedeni bu yetenekten yoksun olmam mı? Biraz bu konu üzerinde düşünmeye karar verdim.
Mesela alalım Kenan Evren Paşa’yı.
Kendisini sürekli ‘diri’ tutmanın ‘envai çeşit’ yolunu bulabiliyor. Marmaris’teki evinin penceresine sivrisinekler içeri girmesin diye koyduğu fesleğenlere bakıp bakıp canını sıkacağına, her gün değişik bir iş yapıyor.
Son eğlencesi ‘Cumhuriyet Balosu’ düzenlemek.
Sizin benim gibi bir köşede kös kös oturup canını sıkacağına yaratıcı gücünü harekete geçiriyor ve adam başı yüz küsur milyon liraya biletini sattığı bir balo tertipliyor.
Koskoca Kenan Paşa sünnet düğünü düzenleyecek değil ya, tabii ki onun düzenlediği şey şanına layık oluyor: Cumhuriyet Balosu.
Ekim değil, kasım değil, mayıs başında bu ne balosu demeyin sakın. Paşama her gün Cumhuriyet Bayramı. Sonuç olarak bugün bu ülkede serbestçe balolar düzenlenebiliyorsa bunu cumhuriyete borçlu değil miyiz? Biz bu ülkeyi hangi günler için kurtardık netekim?