Yazının başlığı bana değil Mariana Lenkova’ya ait. Lenkova, Helsinki Watch adıyla bilinen uluslararası insan hakları gözleme kuruluşunun Yunanistan’la ilgilenen ekibinin üyelerinden biri.
Helsinki Yunanistan Gözleme Komitesi’nin bu ülkedeki azınlık ve insan hakları ile ilgili çalışmalarının sonucunda hazırlanan raporun bir özeti Mariana Lenkova tarafından ‘Alternative Information Media’ dergisinde yukarıdaki başlıkla yayımlandı.
Rapor, Yunanistan’daki azınlık ve insan hakları ihlallerini derliyor. Söz Lenkova’nın: “Devekuşu kendisini tedirgin eden bir şey gördüğünde, kafasını kuma gömer. Yunanistan devleti 80-120 bin arasındaki Türk azınlıkla ilgili sorunlarla karşı karşıya kaldığında başını çevirir ve onların varlığını reddeder.
“İki hafta önce, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Batı Trakya Türkleriyle ilgili raporunu yayımladı. Raporda, bölgedeki Türk azınlığın karşı karşıya kaldığı sorunlar ve gelişmelerin derin bir analizi yer alıyordu. Bu rapor, 1990 Ağustos’unda yayımlanan ‘Etnik Kimliği Yok Etmek: Yunanistan’ın Türkleri’ ile 1992 Nisan tarihli ‘Yunanistan: Türk Azınlıktaki Sorunlar Sürüyor’ adlı iki raporun devamı niteliğindeydi.
“Yunanistan’ın resmi görüşü bu ülkede, Müslümanlar dışında herhangi bir azınlığın bulunmadığı yolunda. Bu azınlığı ya da onlara ait kurumları ‘Türk’ diye nitelendirmek yasadışı ve böyle bir işe kalkışan herhangi biri hakkında soruşturma açılmasına kadar gidiliyor. 6 Kasım 1998’de Gümülcine Temyiz Mahkemesi, İskeçe Türk Birliği’nin bu temelde bir başvurusunu ele aldı. Temmuz 1998’de ilkokul öğretmeni Rasim Hint bir yıl hapisle cezalandırıldı, çünkü 1996’da çalıştığı İskeçe Okulu ile ilgili ‘azınlık’ yerine ‘Türk’ nitelendirmesinde bulunmuştu. Aynı nedenden ötürü Hint, İskeçe’den sürülerek iki yıl boyunca dağlardaki köylerde yaşamak zorunda kaldı.”
Lenkova’nın yazısı Yunanistan’da yıllardır devam etmekte olan bu uygulamanın fiili sonuçları ile devam ediyor.
Yunanistan, Lozan Anlaşması ile garanti altına alınan hiçbir hakkı tanımıyor, bu hakkı talep edenlere karşı yürütülen cezai soruşturmaların ardı arkası kesilmiyor.
Bunların en çarpıcı örneği, bölgedeki Müslümanların temsili ile ilgili. Lozan Anlaşması, Yunanistan’daki Türk azınlığın kendi dini temsilcisi olan müftüyü kendisinin seçmesini öngörüyor. Ancak 1985’ten bu yana Yunanistan seçilmiş müftüyü değil, kendi atadığı müftüyü tanıyor. Seçilmiş müftüler ‘müftü’ sıfatını kullandıkları için ‘aldatıcı fiil’ ile suçlanıyorlar. Seçilmiş İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Aga 1996 Haziran ayından bu yana açılan dokuz davada toplam 82 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Aga bu cezanın altı ayını yattıktan sonra kefaletle tahliye edildi. Aralık 1997’den bu yana aynı konuda açılan davalar sonucunda 72 aylık hapis cezası daha aldı.
Örnekleri artırmak Helsinki Watch’un raporlarına kısa bir göz atmakla bile mümkün.
Yunanistan’da yaşayan Pomaklar, Çingeneler ve Türkler en açık ırk ayrımına tabi tutuluyor ve etnik kimlikleri yok edilmeye çalışılıyor.
Benzeri ‘etnik arındırma’ girişimlerinin Bosna’da, Kosova’da nasıl acılara yol açtığını aklımızdan hiç çıkarmadan, artık bu konuda da sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.
