Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bu bir cinayet davasıdır

 Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin ardından en çok duyduğumuz söz herhalde ‘adil ve hukuki bir yargılamanın gerekliliği’ oldu.

Bu talebin Avrupa’nın önde gelen birçok siyasetçisinin ağzından dile getirilmesi, sadece DGM’lerin bilinen özelliklerinden ileri gelmiyor.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kuruluşu ile ilgili kanunda askeri yargıçların durumu ile ilgili olarak Türkiye de bir süredir değişiklik yapmayı düşünüyor zaten. Büyük bir ihtimalle yeni Meclis’in seçimini takip eden günlerde bu tasarı bir kez daha gündeme getirilecek ve konu bir kez daha tartışılacak.
Abdullah Öcalan’a atılı bulunan suçlar yürürlükteki yasalarımızın belirlediği hukuki çerçeve içinde DGM’lerin görev alanına giriyor.
Öcalan’ın DGM tarafından yargılanması bir sürpriz değil ve Öcalan’a özgü bir uygulama ise hiç değil.
Bu bakımdan söz konusu yargılama sürecinin ‘hukukiliği’ ile ilgili çekinceler havada kalıyor.
Yargılamanın adil olması konusu ise yargılama süreci içinde savunma hakkına saygı gösterilmesi, davanın makul bir süre içinde sona erdirilmesi, lehte ve aleyhte delillerin açık olması ve savunmanın bunlardan önceden haberdar edilmesi gibi ‘teknik’ konularla ilgili. Ve sadece Öcalan ile ilgili değil, Türk adliyelerinde görülmekte olan diğer tüm ceza davaları için de geçerli.
Cumhurbaşkanı Demirel’in dün Dakka’da söylediği gibi ‘yargılamanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin şablonuna uydurulması Türkiye’yi rahatsız etmez’. Hatta Türkiye’nin kendisini bu şablona uydurma arzusu içinde olduğu da bir gerçek olarak ortada duruyor.
Bütün bunlara rağmen ‘adil ve hukuki bir yargılamanın gerekliliği’ konusundaki açıklamalar bitmek bilmiyor. Öcalan’ı İtalya’da yargılama hakkından imtina eden, kendi ülkesinde verilmiş tutuklama kararına rağmen iadesini talep etmeyen İtalya ve Almanya gibi ülkelerin hükümetleri de dahil olmak üzere herkes bu koroya katılıyor.
Yapılmak istenenin ne olduğu aslında son derece açık.
PKK’nın ve Apo’nun daha önce üstlenmeyi başaramadığı bir rol, şimdi yargılama sürecine ilişkin görüşler açıklanarak yerine getirilmeye, Abdullah Öcalan’a siyasi bir kişilik verilmeye çalışılıyor.
Abdullah Öcalan’ın yargılanmasına temel oluşturan cinayetler ve bölücülük gibi suçları böylece ‘insani bir kılıf’la örtülmek isteniyor. Ki Türkiye’nin ve Türkiye’deki kamu vicdanının da kabul edemeyeceği şey budur.
Apo, benzerlerine üçüncü dünya ülkelerinde sıkça rastlanan türden bir rejim muhalifi değildir ve siyasi düşünceleri nedeniyle değil, terör olaylarını organize etmekle suçlanmaktadır.
Öcalan, 30 binden fazla vatandaşımızın (ki bunların en az 25 bini Kürt kökenli vatandaşlarımızdır) ölümünden sorumlu tutulan bir terör örgütünün başıdır ve bu suçtan yargılanacaktır.
Daha önce PKK’nın eylemlerine hoşgörüyle bakan, örgütlenmesine, uyuşturucu ticaretine korumalık yaparak para kazanmasına, silahlanmasına açıkça ya da gizli olarak destek olan bazı ülkelerin bu tür girişimlerine karşı komplekse kapılmamak zorundayız.
Hükümranlık hakkından taviz vermemek, bir devlet olmanın gereğidir.