PARIS – Dünya Kupası en sonunda burnundan kıl aldırmayan Fransız entellektüellerini de kendisine çekmeyi başardı.
Aydınların futbola karşı olan tavrı her ülkede olduğu gibi Fransa’da da aynı. Futbolun ‘kitlelerin afyonu’ olduğu düşünülüyor. Fransız aydınlarının büyük bölümünün Dünya Kupası’na karşı oluşlarının nedenlerinden birisi de bu. Sadece Stade de France’ın yenilenmesi için harcanan 433 milyon doların, ‘Fransız halkının gerçek ihtiyaçları için harcanması gerektiği’ de bir başka eleştiri konusuydu. Ancak, Seine Nehri’nin sol kıyısını kendilerine mesken tutan aydınlar artık ’11 yetişkin adamın top peşinde koşmasında’ alay değil, yeni ‘yüce değerler’ buluyorlar.
Futbolun, bisiklet ve tenis gibi bireysel sporların önüne geçmesi aslında o kadar da kolay olmadı. Birçok kişi bireysel mücadele gücünün yüceltildiği Fransa Bisiklet Turu’nu ve Roland Garros Tenis Turnuvası’nı aslında hâlâ futbola tercih ediyor ve bireysel sporları ‘daha Fransız’ buluyor.
Aydınların dikkatini futbola çeken şey ırkçı Le Pen’in “yabancılardan arındırılmış bir milli takım” istemesi oldu. Bu ‘le foot’u bir anda politikanın ve aydınların gündemine getirdi. Sosyalist Başbakan Lionel Jospin, “Futbol takımının birliğinin Fransız farklılığını göstermesi beni mutlu ediyor” dedi. Jospin, Fransız Milli Marşı Marseillaise çalarken beyaz, siyah ve ‘beurs’lerin (Kuzey Afrika kökenli Fransızlara böyle deniliyor) Fransız bayrağı altında el ele milli marşı söylemelerinin Fransa’da ırkçılğa karşı verilmiş bir yanıt olduğu kanısında.
Aslında bunu sokaklarda da görmek mümkün. Yüksek işsizliğin ve ağır geçim şartlarının ırkçı düşünceleri körüklediği bir ortamda, insanların bir ellerinde Fransız bayrağı, diğer ellerinde Zidane posterleriyle tura çıkmaları Fransa’da ırk ayrımcılığına karşı mücadele edenleri sevindiriyor.
Fransa Milli Takımı’nın bu en önemli oyuncusu, Cezayirli göçmen bir babanın oğlu ve göçmen çocuklarının neleri başarabileceğinin sembolü. Bu turnuvanın en iyi defans oyuncusu olarak gösterilen Desailly, Gana doğumlu. Djorkaeff Gürcü kökenli, Trezeguet Arjantin doğumlu, Thuram, Henry, Karembeau Afrika’daki Fransız kolonilerinden ‘anavatana’ gelmiş oyuncular. Bu oyuncular, kendileri gibi Avrupa dışında kökenleri olan diğer bütün Fransızların kendilerini ‘gerçek bir Fransız’ olarak hissetmelerini sağlayan başarının mimarları.
Ancak bu başarının yeni bir tür şovenizme dönüşmesi aydınları yine de ürkütüyor. Liberation Gazetesi yazarı Francois Armanet, “Bu başarı şovenizm için bir araç olamaz. Bu oyuncular tümüyle modern dünyanın ortak malıdırlar” diyor.
Yarı finalde Brezilya’ya elenen Hollanda da Fransa gibi. Hatırlayacaksınız Hollanda’da yükselen ırkçılığın, futbol gibi güçlü bir düşman karşısında nasıl gerilediğini geçtiğimiz günlerde yazmıştım.
İlginç olan nokta tümüyle ‘saf İtalyanlardan ve Almanlardan oluşan İtalya ve Almanya milli takımlarının çeyrek finalde kupaya veda etmiş olmaları.
Evet, bu Dünya Kupası ilerideki yıllarda ırkçılığa karşı önemli kazanımların elde edildiği bir turnuva olarak akıllarda kalacak. Fransız oyuncu Desailly, “Bu bizi daha ilerilere götürecek küçük bir başlangıç. Böylece renk ayrımcılığından arınmış bir ulusa doğru, dünyanın her yerinde nasıl ilerleyeceğimizi anladık” diyor.
