RADİKAL

Dede oldum!

Artık bir torunum var. Omuzlarımdaki sorumluluk bir kat daha arttı. Kızım büyüdükten sonra geceleri çocuk ağlaması ile uyanmayı ne kadar özlemişim, bilemezsiniz.

Torunumun adı size biraz yabancı gelecek ama ne yapalım ki kızım öyle uygun gördü. Ona Kisato diyoruz. Kisato, kızımın İngiltere’de gittiği yaz okulundan arkadaşı. Yasemin, bu küçük Japon kızını çok sevdiği için torunuma da onun ismini koyduk. Ayrıca torunumun bir Japon ismi taşıması bana çok normal geliyor, çünkü babası aslen Japon ama Hong Kong doğumlu.

Hayır, evimizde henüz çekik gözlü bir damadımız yok. Zaten Yasemin de daha mahkeme kararıyla bile evlenemeyecek kadar küçük.

Bir torun gibi sevip, bakım sorumluluğunu üstlendiğim “şey” bir Japon icadı olan “sanal yumurta” Tamaguchi’den başka bir şey değil.

Geçtiğimiz kış başında ilk kez Japonya’da piyasaya sürülen ve bir salgın haline gelen Tamaguchi’ler sonunda Türkiye’ye de ulaştı.

Bütün dünyada satılan Tamaguchi sayısının on milyonlarla ifade edildiğini geçenlerde bir dergide okudum.

Bizim evdeki adıyla Kisato aslında bir tür bilgisayar oyunu. Yumurtaya benziyor ama bir ekranı ve dört tane de düğmesi var.

Macera bir dinozorun yumurtadan çıkmasıyla başlıyor. Ondan sonrası gerçek bir yaşam sanki. Bir küçük çocuk büyürken ne kaprisler yapıyor, ne tür şeylere ihtiyaç hissediyorsa bizim Kisato da onları yapıyor ve istiyor.

Ona yemek yedirmek gerçek bir sorun. Çok aç olmadıkça pirinç, et ve tavuğun yüzüne bile bakmıyor. Suratını asıp sırtını dönüyor. Aç kalmasın diye mecburen ona elma, havuç ve dondurma yediriyoruz, ama bu da bağırsaklarını bozuyor ve sıksık altının temizlenmesi gerekiyor. Temizlemezseniz bir bebek altı kirliyken nasıl mutsuz oluyorsa o da öyle mutsuz bir yüz ifadesi takınıyor.

Onunla oynamak da gerekiyor. Oyuna kolay kolay doymuyor. Eğer vaktinden önce oyunu keserseniz suratı asılıyor.

Hastalanınca ilaç vermek, uyurken ışıkları kapatmak gerekiyor.

Ve bütün bunları tıpkı bir bebek gibi zaman, saat tanımaksızın yapıyor. Eğer yaşamasını istiyorsanız, gece yarısı demeyip yataktan kalkmak ve ihtiyaçlarını karşılamak zorundasınız.

Annesi (yani Yasemin) onu okula götüremediği için eşimle aramızda iş bölümü bile yaptık. Gündüz o bakıyor, geceleri ise ben. Zaten Yasemin de böyle büyüdüğü için bu iş bölümü aramızda bir problem yaratmadı.

Tek sorunumuz var ders çalışmaktan pek hoşlanmıyor. Bütün akrabaları kitap kurduyken torunumun kitap okuma faslında ağlayıp, mızıkçılık yapması sinirime dokunuyor, “kime çekmiş bu çocuk” diye suratımı asıp, eşime manalı manalı bakıyorum.

Bu Tamaguchi salgını çıktığından beri bütün arkadaşlarımın evinde aynı manzara var. Bütün çocukların bir “sanal yumurtası” var ve sanki onlara bakmaları gerekenler onlar değilmiş gibi biz koca koca adamlar, kadınlar kendimizi paralıyoruz.

Dost sohbetlerinde artık en önemli yeri “sanal torunlarımız” alıyor. Seninkisi ne yaptı, benimkisi üçüncü günü atlattı, dün kuyruğu biraz daha uzadı gibi “geyik”ler artık baş sohbet konumuz.

Bir arkadaşımın eşi bir yabancı dergide kedi, köpek gibi evcil hayvanlar beslemek istiyen çocuklara önce Tamaguchi alınmasının önerildiğini okumuş. Eğer 19 gün süreyle Tamaguchi’sini yaşatabiliyorsa o çocuk evcil bir hayvana da bakabilirmiş. Bizim arkadaş çevremizdeki çocukların hiçbirinin bu sınavı geçemediğini belirtmeliyim.

Bu oyunlar ilk çıktığında okuduğum yazılarda Batılı psikologlar bunun çocuğa gereksiz bir sorumluluk yüklediğini ve çocuk psikolojisinin bundan olumsuz etkileneceğini söylüyorlardı.

Onbeş günlük Kisato maceramdan sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Batılı psikologlar Türk çocuklarını asla tanımıyorlar ve bu olayda psikolojik yardıma gerçekten muhtaç olanlar çocuklar değil, biz ana babalarız!