Ankara’da her türlü araç kullanılarak yürütülen iktidar mücadelesinin tozu dumanı içinde ‘küçük insanlar’ın yaşadıkları dramlar, sevinçler güme gidiyor. Oysa her gün, her biri başlı başına film konusu olabilecek ‘gerçek yaşam öyküleri’ de var.
Dikkatinizi çekmiştir, Radikal’de her gün bu öykülere de yer vermeye çalışıyoruz.
Olayların polis bültenlerine yansıyan soğuk görüntülerinin arkasındaki insan öykülerini de yansıtmaya uğraşıyoruz.
Geçen hafta, İzmir’de yaşanan bir dramı yansıttık sizlere. 32 yaşında, İki çocuk annesi evli bir kadınla, 18 yaşındaki bir çobanın aşklarının, bir trenin demir tekerleklerinin altında nasıl paramparça olduğunu aktardık.
Birbirini seven iki insanın, nasıl bir çaresizlik İçinde kıvrandıklarını ve kendilerini bu çaresizlikten kurtarmak için sonunda ölümü seçmelerini çok İyi anlıyorum.
Şimdi nerede okuduğumu pek iyi hatırlayamıyorum. Kendisine ‘aşk’ın ne oduğunu soran Sabahattin Eyüboğlu’na bir köylü şu cevabı vermiş: Seversin, kavuşamazsın, aşk olur!
Tomris Uyar da Tan Oral’dan naklen şöyle yazmıştı: Aşkta engel ne kadar büyük olursa, aşk da o kadar büyük olur!
Küçük bir Anadolu kasabasında, dedikoduların bitmez tükenmez cenderesi içinde sıkışıp kalan iki genç insanın kendilerine bir çıkış yolu bulabilmeleri mümkün müydü?
Bütün hafta boyunca bu soruyu sordum durdum kendi kendime. Sağlıklı bir cevap bulabildiğimi de hiç sanmıyorum.
Kadın ile erkek arasındaki yaş farkının büyüklüğünden, kadının evli ve iki çocuk sahibi olmasından kaynaklanan bir çaresizlik içinde kaldıkları çok açık. Öylesine büyük bir çaresizlik ki, ‘aşk acısı çekmenin tadını’ kaçırıp, insanları Ölüme sürükleyebiliyor.
Biz Türkler aşk dendi mi biraz acı çekmekten hoşlanan bir geleneğe sahibiz.
Sevip de kavuşamayan insanların destansı aşklarının öykülerini dinleyerek büyüdük hepimiz.
Bugün belki Leyla ile Mecnun’a dünyayı dar eden despotlar yok hayatımızda.
Ama aynı görevi, şimdi gelenekler, maddi imkansızlıklar ve toplum baskısı yapıyor.
Yoksa son bir haftada ülkenin çeşitli yörelerinde yaşayan, birbirlerinden habersiz dört aşık intiharı seçer miydi?
Siz ne dersiniz?
