Doğan Yayın Grubu’nun düzenlediği “Anadolu’daki Avrupa” toplantıları için dün Antalya’daydım.
Antalya’nın en eski otellerinden birinde yapıldı toplantı. Talya Oteli’nin koridorlarında ceketli – kravatlı insanlar ile denizden yeni çıkmış mayolu insanların karşılaşmalarının en azından bende “tebessüm” yarattığını söylemeliyim. 
Bilmiyorum turistler ne düşündüler?
Bu yılki toplantıların konusu “Markalaşma” olarak belirlenmişti.
Antalya’da da konu kaçınılmaz olarak “turizmde markalaşmanın önemi” olarak ortaya çıktı.
Konuşmacıların bu konularda yaptıkları değerlendirmeleri Ekonomi sayfalarımızda okuyacaksınız.
Benim çocukluğum bu kentte geçti. Dünya Bankası’nın Antalya’da turizmi geliştirmek için büyük bir proje başlatmakta olduğunu o yıllarda büyüklerin kendi aralarında yaptıkları sohbetlerde duyardım. 
Şöyle konuşulduğunu hatırlıyorum: “Antalya’dan batıya doğru Kemer’e kadar, doğuya doğru da Alanya’ya kadar her yer otel olacakmış!”
Bu sözleri genellikle kahkahalar tamamlar, babam gibi buna inanan insanlar hayalci olmakla eleştirilirdi. 
Kente kim, niye insin?
O yıllarda 70 bin nüfusu olan bir kente günün birinde 6.5 milyon turistin geleceğini ve bütün bu bölgenin dev tatil köyleri ve beş yıldızlı otellerle dolacağını tahmin etmek elbette o kadar kolay değildi. 
Ve bütün bu gelişme neredeyse son on – on beş yıla sığdırıldı.
Antalya’nın en önemli sorunu öyle görünüyor ki şu aşamada bölgeye gelen 6.5 milyon turisti hiç olmazsa bir kez de kent içine sokabilmek.
Eğer bu başarılabilirse turizmin kent ekonomisine getireceği canlılık, Antalya’yı bambaşka bir şehir yapacak. 
Birçok kişi turistlerin “havaalanı – tatil köyü – havaalanı” arasında gidip gelmelerini, “her şey dahil tatil” kavramının icat edilmesine bağlıyor.
Doğruluk payı olabilir. Tatil köyünde aradığı her şeyi bulan turist o sıcakta bir de kent merkezine neden gelsin? 
Ama sanıyorum şu da unutuluyor: Antalya’nın kent merkezi, bölgeye gelen turiste, tatil köylerinde bulabileceklerinin üstüne ne vaat ediyor ki turist o zahmete katlanıp kent merkezine insin?
Turisti ‘oyuna’ getirmeliyiz 
Vali Alâaddin Yüksel ve Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel neler yapılması gerektiğinin farkında aslında.
Alanya ile Antalya arasındaki ulaşım hâlâ ciddi bir sorun. Milliyet Akdeniz gazetesi bu konuda gayretli bir kampanya yürütüyor, dilerim sonuç alınabilir. 
Bırakın Alanya civarından Antalya’ya ulaşmanın zorluğunu, Belek’teki otelinden çıkan bir turistin kent merkezine gelmesi için bile bazen üç dolmuş değiştirmesi gerekiyor!.
Diyelim ki ulaşım sağlandı. Kent merkezine gelen turist ne yapacak? 
Alışveriş merkezleri yeni yeni gelişiyor. Kentte elbette bir kültür ve sanat faaliyeti var ama yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Zaman zaman televizyon haberlerinde izliyoruz. İspanya’da bazı yörelerde yapılan festivaller var. Azgın boğaların önünde koşturmak, tonlarca domatesi kent merkezine yığıp insanlara domatesle oynama olanağı tanımak gibi birçok ilginç etkinlik.. 
Antalya’nın kent merkezini turistler için cazip hale getirecek bu tür “oyunlar” geliştirmek de çok zor olmamalı.
Yerel yönetimler bu konuda projeler üretebilecek ciddi firmalarla çalışıp kent merkezini turistler için bir eğlence alanı haline getirebilirler. 
Bu sadece Antalya için değil, öteki turistik kentlerimiz için de geçerli olabilecek bir çözümdür diye düşünüyorum.
Bu kentin geçmişini bilen bir kişi olarak şuna eminim: Antalya’nın geleceği en az güneşi kadar çok parlak!
