Galatasaray’ı kutlayarak yazıma başlamak istiyorum. Kim ne derse desin ortaya çıktı ki, Galatasaray kazanmayı öğrenmiş bir takım.
Galatasaray’ı en son Kopenhag’taki UEFA Kupası Final maçında seyretmiştim. O günkü Galatasaray ile dün seyrettiğim Galatasaray arasında adeta siyahla beyaz kadar fark var.
Eskinin rakibi bunaltan, hataya zorlayan Galatasaray’ı ile çok faklı bir takım vardı dün sahada.
Galatasaray’a kişiliğini veren oyun tarzı gitmiş. Dün sahada adeta kişiliksiz bir Galatasaray vardı.
Sanıyorum Fatih Terim ve Hakan Şükür’ün nasıl bir faktör oldukları dün daha iyi görüldü.
Galatasaray’ın ileri ucunda oynayan Jardel, Türkiye’de gazetelere “Popomla gol atarım” diye demeç veriyor, ama bunu yapabilmesi için herşeyden önce biraz poposunu kaldırması gerekiyor.
Dün zamanında gerekli atakları yapamadığı için, Galatasaray uzun süre ecel terleri döktü.
Galatasaray’ın herkesin hayran olduğu orta sahası Okan ile Suat’ın kişisel hırslarından ibaret hale gelmiş. Çizgiyi geçmeyen kalabalık savunma, hiçbir topa atak yapamayan ileri ikili, eski Galatasaray’ı aratan en önemli faktörlerdi.
Dün Real Madrid’in tüm oyuncuları, bu kadar kalabalık defans içinde bile 10’dan fazla gol pozisyonu bulabiliyorlarsa, Lucescu’nun da ne yaptığını biraz düşünmesi gerekiyor.
Dün bütün şans melekleri bir bakıma Monaco’da Galatasaray’ın yanındaydı. Sabah kura çekimiyle başlayan iyi günün böyle bitmesi, ne kadar eleştirirsek eleştirelim yine de Galatasaray’ın hakkıydı.
Galatasaray aleyhine verilen penaltının doğru karar olmadığına da hiç kuşku yok.
Bu zaferle Galatasaray, kolay kolay bir daha hiçbir Türk takımına nasip olmayacak büyük bir başarıya imza attı.
Şampiyonu alkışlamak gerek.