Pazar günü Fenerbahçe için gerçekten ilginç bir maç oynandı.. Rahatlıkla ligin gol rekoruna gidebilecek bir maç, son beş dakikada az kalsın gidiyordu…
Bugün yanıt arayacağımız soru bu.. Bu mümkün mü? Böyle bir şey, sırf “futbolun cilveleri” kavramıyla açıklanabilir mi?
Hemen söyleyeyim, sonucu futbolun bir cilvesi olarak kabul etmek mümkün değil. Evet, Denizli’nin birinci golü, aynı oyuncunun yıllarca uğraşsa atamayacağı bir gol ama 3 –2’lik sonuç yine de futbolun cilvesi olarak kabul edilmemeli..
Sorun Fenerbahçe’nin orta sahasında..
Söylerken kendi kendime de kızıyorum ama gerçek bu.. Bu takım, Türkiye’nin en geniş alternatiflere sahip orta sahasını kadrosunda barındırıyor. Teknik oyuncu mu istersiniz? Var.. Fizik, mücadelede kolay yılmayacak oyuncu arıyorsanız o da var.. Hücuma dönük orta saha oyuncusu? Dolu.. Defansif özellikte orta saha oyuncusu? Çok değilse bile yeteri kadar var..
Peki nasıl oluyor da böyle bir takımda orta saha sorunundan söz edebiliyoruz?
Çünkü Fenerbahçe’de çok hayati bir sorun var.. Fenerbahçe’nin bir oyun planı yok. Oyun planı diye sahaya yansıtılan şey, bir plan olmaktan uzak.. Günümüz futbolunun ve sahip olunan kadronun özellikleri dikkate alınmadan tasarlanmış, demode bir plan bu…
Fenerbahçe orta sahada top yapmıyor. Ne rakibe basabiliyor ne de orta saha oyuncuları defanstan kendilerine aktarılan topu ileriye taşıyabiliyorlar. Fenerbahçe için orta sahayı geçmek, geriden topu kanatlara şişirmek ya da uzun boylu forvet oyuncusunu rakip defansın arkasında topla buluşturmak demek.. Bu da savuşturulan rakip atalarının yeniden tazelenmesi demek. Üzerine bu kadar gelinen defansın da sonunda yorulup hata yapmaması düşünülemeyeceği için beklenmedik goller kolayca yenebiliyor.
Lorant’ın İsveç’teki maçta bu sorunu gidermek için bugünden düşünmeye başlamasında yarar var.