MİLLİYET

Önseçimden parti liderlerine "ders" çıktı

 Politikayla yakından ilgilenen dikkatli gazete okuyucularından başkasının, geçtiğimiz pazar günü Türkiye’de, yargıç denetiminde bir önseçim yapıldığından haberi olmadı.
Seçime giren 23 partiden sadece iki tanesi, onlar da çok sınırlı sayıdaki ilde milletvekili adaylarını önseçimle belirledi. DYP 28 ilde, CHP ise 11 ilde önseçim yaptı. Geri kalan partilerin tüm adayları ile bu iki partinin önseçim yapmadığı illerdeki adayları “merkez yoklaması” ile belirlenecek…

Merkez yoklaması, “milletvekili adaylarını liderler seçecek” cümlesinin kibarcası oluyor!

Lider sultasına son!
Oysa 12 Eylül’den önce önseçim demek, başlı başına bir seçim heyecanı demekti. Gerçi o dönemde de türlü delege oyunları ve tepeden inme kontenjan adayları bu seçime gölge düşürürdü ama, genel ilke milletvekili adaylarını partilerin üyeleri içinden çıkan delegelerin seçmesiydi.
12 Eylül sonrası seçim yasalarında yapılan düzenlemelerle bu gelenek büyük ölçüde bozuldu. Giderek de tamamen ortadan kalktı.
Bugün Türk halkının en büyük şikâyeti milletvekillerini gerçekte kendisinin değil, liderlerin seçmesiyse, sebebi budur.
Bu uygulama, parti disiplini kavramını “lider sultası”na dönüştürdü ve milletvekillerinin siyasi kaderlerini liderin iki dudağı arasına hapsetti.
Gelecek Meclis’in önemli görevlerinden biri de buna bir dur demek olmalı… Elbette partilerin liderleri buna yine izin vermeyecek diye düşünüyorum. Sahip olduğu bu mutlak iktidarı bile bile kaybetmeyi hangi lider ister ki?

‘Yeni’lerin seçimi
DYP ve CHP’nin sınırlı sayıda ilde yaptıkları önseçimin sonuçları ilginç bir tabloyu gözler önüne serdi.
Bu, çeşitli araştırmalarla daha önce tesbit edilmiş bir gerçeğin, bizzat parti üyeleri tarafından da paylaşıldığını ortaya koyuyor: Bu seçim halkın “yenileri” seçeceği bir seçim olacak…
Nitekim DYP’nin ön seçim yaptığı 28 ilin 22’sinde, CHP’nin önseçim yaptığı 11 ilin 10’unda liste başlarını daha önce milletvekilliği yapmamış yeni isimler kazandı.
Bu genel eğilimin, adaylarını merkez yoklaması ile seçecek partilerin göz ardı edemeyeceği bir eğilim olduğunu düşünüyorum.

Karar zamanı
Adaylarını “yetkili kurul” kılığına girerek seçecek parti liderleri şimdi kritik bir kararı bizzat vermek zorunda kalacaklar: Daha önce emirlerinden çıkmayan, çeşitli sözlerle bağlandıkları eski isimleri mi liste başlarına koyacaklar yoksa Türkiye’ye hakim olan siyasi havadan etkilenerek yeni isimlere mi yönelecekler?
11 Eylül’de Yüksek Seçim Kurulu’na verilecek listeler ilan edildiğinde hangisinin tercih edildiğini de göreceğiz.
Araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’de seçmen “eski” olandan, eskiyi temsil edenden hoşlanmıyor.
Partilerin seçim şansını hatta hangi partinin baraj altında kalıp hangisinin geçeceğini biraz da listelerin seçmene vereceği bu duygu belirleyecek.