Gerçek Fener henüz yok
Dün, Fenerbahçe’nin ilk deplasman galibiyetini izledik. Ancak söylemeliyim ki, oynanan oyunun hakkı beraberlik olmalıydı. Ama Fenerbahçe rakibinin silik futboluna biraz direnç gösterince arka arkaya bulduğu iki golle oyunun şeklini değiştirmeyi başardı.
Dünkü galibiyete rağmen Fenerbahçe’yle ilgili eleştirilerim sürüyor. Normal olarak antrenmanlarda yapılan çift kale maçlarında yenmeyecek goller yeniliyor, bir antrenman maçı gibi bahtsız ve plansız bir oyun oynanıyor.
Fenerbahçe’de hangi oyuncunun nerede neye karşı ne yaptığını anlayabilen varsa bize de anlatırsa iyi olur. Fenerbahçe’nin bir oyun planı yok. Oyuncuların kişisel yaratıcılıkları ve girişim özgürlüklerine dayanan bir futbol oynanıyor. Böyle olunca da taraftarın beklediği baskılı oyun sahaya konulamıyor. Fenerbahçe’deki oyunun en çok eleştirilecek yönü, oyuncuların oyuna konsantrasyondaki bozukluk ve agresif top mücadelesi olarak ortaya çıkıyor. Oyuna karşı agresif olamayan oyuncuların, sinirlerini hakemden ve rakipten çıkarma çabaları, Fenerbahçe’ye yakışmıyor.
Özellikle Rapajc’in artık uzun süre kenarda dinlendirilmesi gerektiğine olan inancım daha da arttı. İleri ikilinin arkasında hücum organizasyonları yaratması için oynatılan Rapajc’in, özellikle bütün bir ikinci yarı boyunca orta saha çizgisinin arkasına saklanması anlaşılır gibi değil.
Ümit Özat ağır oyunuyla defansın kolay pozisyon vermesine yol açıyor. Nitekim dün yenilen gol de, büyük ölçüde Ümit’in zamanlama hatasından kaynaklandı.
Maçın hakemi Erol Ersoy çok kritik hatalar yapmadı, ancak 88’inci dakikada Lazetiç’in ceza sahası üzerinde biçilmesi, hem kart hem de frikik olmalıydı. Erol Ersoy, Fenerbahçe aleyhine kolayca çaldığı düdükleri ve gösterdiği kartları, sıra Rizespor’a gelince gösteremedi.