Otto Bariç bu yaşına kadar öğrenmemiş olabilir ama dün gece sanıyorum bir daha unutmamak üzere eski bir Türk atasözünde anlatılan gerçeği öğrenmiştir: Korkunun ecele faydası yok.
Fenerbahçe dün sahaya Steau’dan korkan bir tertiple çıktı. Daha önce orta sahadaki varlığı ile Okocha’nın yükünü azaltan, orta sahanın top yapma yüzdesini yükselten Selahattin Bariç’in yanında otururken Saffet Akbaş, Uche ve Högh’ün anında sahadaydı.
Bariç’in “Önce gol yemeyelim, denk getirirsek bir tane atarız” planı bu kadar kalabalık defansa rağmen tutmadı. Birinci gol için söylenecek bir şey yok. Defans o topa vurdurmamalıydı. Ama o ikinci gol. Rüştü’nün kendisinden beklenmeyecek bir hatasından kaynaklandı. Bükreş’te Avrupa’nın en iyi kalecisi olduğunu gösteren Rüştü acemi bir gol yedi, yazık oldu. Bükreş’teki maçtan sonra yazdığım yazıda Boliç’in kaçırdığı penaltıyı İstanbul’da çok arayacağımızı söylemiştim. Bu kötü kehanet ne yazık ki gerçek oldu. Fenerbahçe turu Boliç’in Bükreş’te kaçırdıklarıyla zaten tehlikeye sokmuştu. Dün de bir türlü Steau kalesine girmek bilmeyen top, futbol tanrısının Fenerbahçe’yi terkettiğini gösteriyordu.
Dün Fenerbahçe’nin en az beş topu kaleye girerken dışarı çıktı. Hele Kemalettin’in vurduğu ve gol çizgisine çarparak dışarı çıkan top şansızlıkların başlangıcıydı. Ancak Fenerbahçe dün şansızlığından çok maçın başında Steau’dan korkmasının bedelini ödedi.
Boliç’in iki – üç maçtır süren becerisizliğini ve şanssızlığını bu maçta kırmasını umuyorduk. Ondan daha hırslı bir oyun bekliyorduk. Ama yanılmışız. Fenerbahçe’de en etkili isim yine Sabin’di. Ama belirtmeden geçemeyeceğim ki; Sabin’e sanki herkes sözleşmiş gibi top atmıyor. Sabin maçın yarısını bir kolu havada, top isteyerek geçiriyor. Birisinin acil olarak futbolcuları bu konuda uyarması gerek…